25 Aralık 2013 Çarşamba

iki istifa güler ve çaglayan.

17 aralıktan bugüne bir hafta geçti sular durulmadı . düşüncelerimi özetlemek isterim .
başbakan millet iradesine saygılı olun diyor % 50 oy almışım seçimle geldim ancak seçimle giderim diyor . haklı aslında ama  yolsuzluk yoksulla mücadele edecegiz şiarımız düsturumuz bu derken yolsuzluk ve rüşvet başını almış gitmiş ak partililer ve  partiye sırtını dayayanlar da oldukça palazlandılar  bindikleri arabalardan yaşadıkları mekanlara kadar  herşey para var hemde kolay kazanılın paralar diye basbas bagırıyor.alışverişleri de deli gibi  hesapsız kolay kazanılan paralarla yapılıyor göze batıyor. bu kadrolar maddeden  yoksul dedgimiz kesimdendi .nitekim  bakan gülerin oglunun evinde milyon eurolar para sayma makinaları bulunuyor .  belliki ya rüşvet aldı veya yolsuzluga aracılık etti .  babası  etkili  ve yetkili koskoca bir iş işleri bakanı .baba güler sanki çok normalmiş gibi villasını sattıda ordan gelen paraydı diyor pişkince.başbakan bir hafta boyunca bu bir politik mühendislik  oyunu santajı diyor . olayı yumuşatmaya çalıştı bekledi fırtınanın  yatışması için .  halkın beklentisi ise hemen karar vermesi ve 4 bakanıda azletmesi yönündeydi .  tabii bu arada yargıyı ve poliside yürütmenin emrine verdi .bir sürü süratli atama ve sürgünler gerçekleştı .  yolsuzlukları yapan  savcıya kendi yanlısı bir savcı da eklemekle  komisyon oluşturdu  bunlar  sade vatandaşlarında  dikkatini çektimi bilemiyorum . halbuki yargı ve polis birgün herkeze lazım olabilir.politize edilmemeli .
son mahhalli SEÇİMLERDE AK PARTİDEN AYTAÇ DURAKIN  ADAY OLMAMASINI İSTEMİŞ AYTAÇ TA MHP den aday olup  adanada 3.kez kazanınca muslukları kısmış bunu bir yere yazar ve 22 kez müfettişler salar üzerine   aytaç herseferinde de aklanır .bazen bu kadarda insafsız olabiliyor.
istanbul emniyet müdürlügüne atanan selami altınok ta  aksaray valiliginden APAR TOPAR BU MEVKİYE ATANDI  BU POSİTON NA ŞİMDİYE KADAR HEP  BÜYÜK ŞAHİRLERDEN POLİS OLAN EMNİYEY MÜDÜRLERİ ATANMIŞTI .  bu mega kent te bu  kapasitesi sınırlı yandaşa teslim edilmelimiydi .?
amerika büyükelçisine  bu işlere bulaşıyorsun diye de esti gürledi  adamcagız kılıçtaroglu ile bir araya gelmişti sadece gerekirse sınır dışı ederiz dedi,  karnını kaşıyan adamın gururunu okşadı böylece kasımpaşalı amerikaya bile fırça çekebiliyordu dünya lideri idi ..  amerika sert çıktı  bilmem bu konuyu bir daha dillendirebilecek mi .?
bu arada  hemencecik bir genelge yayınlayarak gazetecilerinde  emniyete girişlerini yasakladı .
sözcüsü hüseyin çelikte  fet. güleni kastederek çıktıgın kapıyı sert  kapama diye göndermede bulundu...
başbakanımız gül yapraklı pakistan gezisi öncesi yaptıgı karadeniz gezi ve mitinglerinde fasılasız esti gürledi trabzonda kendisini kefenlerle karşılayan gençlerle fotografcılara poz verdi gülümsedi tüylerimin diken diken  oldugunu hissettim ...başbakanın pakistanı seçmesi  yine  tesadüfi degildi  batı demokrasili ülkelerde  belliki  protestolar ve dikenlerle yumurtalarla  karşılanacaktı...beklenilen empati ve birazda  halkın sesine kulak vermesi...

24 Aralık 2013 Salı

ingiliz casusu lawrence ve çöl kraliçesi

İngilizler dünyada mevcut ilk sanayi toplumudur. rönacence sonrası yaptıkları bir sürü teknik sanayi buluşları ile  süratle fabrikalarını kurmuş akarsulardan ve buhar gücünden yararlanarak buyük gemiler imal etmış transport içinde  raylı sistemlerini kurmuş  dünyaya hakim olmuşlardır.  amerikanın özellikle kuzeyi onların  avusturalya, hindistan  ve sayısız diger  bir sürü ülke onlarındır hatta güney afrika hollandalıların keza endonezya onların  yine afrikada müstemlekeleri vardır hollandalıların . ispayollar ve portekizlerde 14. 15. asırların  bir sürü denizci kaşif yetiştirmiş  denizci ülkeleridir  bilhassa güney ve orta amerikada etkin ve sömürgeci ülkelerdir . fransızlar kanada ve afrikada sömürgecidir. sanayileşme sonucu donanımlı hale gelen bu ülkeler top  tüfek ve muntazam orduları ile dünyayı paylaşıp bölüştüler bu durum 1950 li yıllara kadar böyle devam etti durdu. ama kültür hegomanyaları asla son bulmadı .  agır sanayini gecikerek saglayan almanya  diger ülkelerin menfaatlerine  dokununca 2 dünya savaşı yüz milyona yakın insanın hayatına mal oldu. osmanlı imparatorlugunun gerileme döneminde çöl kraliçesi adı verilen gertrud Bell ve daha sonra gönderilen lawrence  çok iyi arapca biliyorlardı  diger yöresel lisanlarıda  bunlar   osmanlının orta dogudaki  topraklarının  demografik  yapısını adım adım ülkeyi dolaşarak çıkardılar ve halkları ermeniler araplar organize ettiler .  irakta sudiarabistanda zengin petrol yatakları öncelikle ingilizlerin dikkatini çekti .  dünya politikalarına taa o zamandan beri yön verdiler.  lawrence in cidde de kaldıgı ev müze haline getirildi ve girişe osmanlıya karşı verilen mücadelede bizi organize edennin anısına diye minnet duyguları dile getirdi .  avrupa ve amerika misyonerler göndererek okullar bile açtı .taa harput ta bile. keza kayseri tarsusta amerikan kolejleri vardı  çok başarılı öigrencileri  mezun verdi .  islam ın hakim oldugu yerlerde bilhassa türkiyede hiristiyanlaşmada bir ilerleme saglayamayınca da  bu okullar tek tek kapanmaya başladı...

21 Aralık 2013 Cumartesi

lockerbie uçak kazası 1988

bundan 25 yıl önce  İskoçya semalarında lockerbie üzerinde uçan PANAM Amerikan uçagı bir patlama ile düştü ve 270 kişi hayatını kaybetti uçağı  gaddafinin adamlarının  düşürdüğü  anlaşıldı  tutuklanarak cezvine konuldular . her ne kadar failler hapiste desekte  açıklanamayan bir sürü soru cevabınıda bulamadı . bundan 3 sene evvelde Libya lideri gaddafi   yol altında  bir mazgalda ölü olarak ele geçirildi . petrolün olduğu her yerde huzursuzluk var.  rahmetli iran şahıda petrol yüzünden devrildi . bir konuşmasında  iyi ki türkiyede petrol yok onun için rahatsınız diştan müdahaleler bizim ülkeleri çok yıpratıyor demişti . ama biz gelelim  PANAM uçağına ve de diğer tüm uçak saldırılarına hangi vicdan hangi inanç  suçsuz  kusursuz hava yolu ile seyahat eden  insanları  öldürmeye izin verir . bunları yapanlar beyni yıkanmış  böylece kolayca cennete gideceğine inanan fanatiklerdir .  bir de bakıyorsunuz genç bir kız veya genç bir erkek  vucuduna  yerleştirdiği dinamitlerle kendini de havaya uçurarak paramparça ederken bir sürü suçsuz ve günahsız insanı da telef ediyor  bu tür beyin yıkanmaları da hep nedense bizim coğrafyada oluyor .  bu genç beyinlere  insafsız agabeylerin  etkisiyle konan bir ipotektir .madem bu dünyada sürünüyorsun  yap şu işi gideceğin yer hemen cennettir vaadine çoğu pek de genç  coşkulu  psişik olarak yatkın gençler inanıyorlar...

20 Aralık 2013 Cuma

putin in yanlızlıgı

rusya federasyonu bolşevik ihtilali ile  çok genişlemiş polonya  çekoslavakya yogoslavya dan  taa  koreye japon denizine kuzey buz denizinden afganistana kadar hudutlarını   genişletmişti .neredeyse 30 milyon km. karelik tüm yer altı  ve yer üstü zenginlikleri olan  kos koc bir devdi . bünyesinde sayısız diller konuşulur neredeyse türkiye nin 40misli   alanı olan büyük bir ülke .dünyada demokrasi rüzgarlarının esmesi ve milliyetcı akımların başlaması ile bu koca çarkı  çalıştırmak çokta zorlaştı  Afganistan ve Çeçenistan gibi islamın yaşandığı ülkelerde  insan haklarına yapılan silahlı müdahaleler ve can kayıpları yanında  iç barışıda bozacak terrorist vari  girişimlerde yaşanan can kayıpları ve  bu arada batının bu ülkeleremaddi manavi  desteği ve de içten gelen vatandaşın sulh talepleri  bu koca ülkeyi fazlada kan dökülmeden parçaladı. ülkeler hürriyetlerini kazanarak rusyadan koptular ukranya  Macaristan azerbeycan kazakıstan vs gibi ... bu ayrılan ülkelerde ama rus kültür hegomanyası devam etti . putin batıya göz kırpan ukranyaya 25 milyar dolar kredi açtı onlara dünya fiyatının çok altında da doğal gaz verecek . yeterki Avrupa birliğine  dahil olmayın diye.şubatta SOTSCHİ de kış olimpiyakları yapılacak başkan putin dünya liderlerinin katılımlarını çok istiyor. her büyük lider gibi oda kendini çok yalnız hissediyor . obama ve gauch  insan hakları  konusunda putinin çok acımasız olduğunu  düşünüyorlar . insan haklarına saygı gösterilmez ise olimpiyatlara katılmayacaklarını dile getirdiler . salt bu yüzden putin 10 yıldır hapiste tuttuğu milyarder chodarkowski yi salıverdi . onun günahı rejim kritikeri olmasıydı . ve onu kendine rakip olarak görüyordu. iktidarda bulunan kritike gelemeyen liderler zamanla polisiye tedbirlerle  iktidarda kalmak için sınırları zorluyorlar erk bende kalsın istiyor ve diktatörleşiyorlar...bunun agır bedelinide siyasi rakipler ve gariban halk ödüyor... bir hiç veya varsayımdan hareketle hakınızda duyum ve şikayet var diye yıllarca hapislerde çürüyorlar... geri kalmış ülkelerde   iktidarlar devirdikleri rakiplerden hep intikam alıyorlar...bakınız bize...

şeytan taşlama

akıl hastanesinde müdür  yanar döner sert mizaçlı ve rüşvetede yatkın biri imiş pek de sevilmezmiş. bir gün tüm delileri   bahçede toplamış sizleri bu gün hacı yapacağım.hepiniz hacı olacaksınız demiş .  deliler çok sevinmişler hadi hep beraber hastanenin etrafında dönün buna tavaf derler durmadan döneceksiniz der  tüm deliler çok sevinçli taa mekkeye gitmeden kolayca hacı olacaklar.ama aniden ortam gerilir  delilerden birinin daha evvelden topladığı   taşları müdürün odasına doğru döndükleri yerde fırlatmaya fora etmeye başlarlar.müdürün kafası gözü kan içindedir pencereyi açarak bağırır  delirdiniz mi siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz diye sorar  deliler hep bir ağızdan enerjik bir şekilde şeytan taşlıyoruz diye cevap verir dönmeyede devam ederler ...kıssadan hisse ;şeytanlar hep taşlanır müdür olsalar bile...

19 Aralık 2013 Perşembe

tokyo valisi

ülkemiz yolsuzluklar rüşvet kaçakçılıkla çalkalanıyor. 3 bakanın oglu halk bankası genel müdürü ve Azeri  iş adamının yolsuzlukları gündemimizi oluşturuyor her ne kadar isimleri geçen bakanlar sn başbakanım istifa edip elinizi rahatlatalım demişlersede başbakan arkadaşlarını  genelde yem ettirmez.önümüzdeki günlerde gelişmeler inşallah deniz feneri vari dag fare doğurmaz.hep birlikte göreceğiz...
bu arada  TOKYO BELEDİYE BAŞKANI 480.000 DOLAR  ÖZEL HASTANE İŞLETEN BİR FİRMADAN PİYASA ŞARTLARINDA KREDİ ALMIŞ VE HASTANEYE DE BİR  KIYAK GEÇMEMİŞ İSMİM POLİTİKAC OLARAK TARTIŞILIYOR DİYEREK istifa eder ve japon halkından özür diler. işte gerçek demokrasilerde şık olarak yapılan yapılacak olanda budur . aynı belediye başkanı olimpiyatların tokyoda yapılması için büyük gayret gösterdi  ve tokyo nun kazanmasını sağlamıştı  aday şehirlerin yarışmasında  istanbula da atıfta bulunarak islam ülkeleri kargaşa içindedir ve geri kalmıştır. onların tek ortak yanları Allahlarıdır. bu ülkelerde toplumsal sınıflar cemaatler vardır demişti. sonunda İstanbul elenmişti. valide seçim sonu islam aleminden özür dilemişti .

18 Aralık 2013 Çarşamba

bok böcegi

affedersiniz ama bugünkü başlık  pek estetik ve şık değil bilincindeyim .daha yumuşak bir başlık polayı sulandırmak olurdu pardon .
hali vakti yerinde ileri yaşlarda tuzu kuru  aristokrat bir bey villasının bahçesinde sezlogta otururken elde bir viski bardagı arasıra yudumlar çayır çiçekler  kuşlar herşey harika görünür sıhhatide maşallah turp gibi yerindedir.tam huzur içindeyken böyle  çayırda bir bok böceği görür  böcek çayırdaki bokları durmadan yuvarlıyor ve top şekli veriyor bu işide durm içi kabarsadaadan yapıyor ne hikmetse...derken bizim aristokrat yarabbi herşeyi ne güzel yaratmışın  ama bu böcek  de ne işe yararki diye söylenir.
aradan bir kaç ay geçer bizim tuzu kuru amansız bir hastalığa yakalanır   meşhur ,isim sahibi tüm hekimleri  ziyaret eder hastalığına bir çare bulunmaz derken bir ocak  ismi verirler çaresiz gider adam derki  bu çok seyrek görülen bir hastalık sen bok böceğinin yuvarladığı boktan  günde 3 kez üçer tane 40 gün boyunca yemelisin der. çaresiz bir halde denen şeyi yapar sağlığına da kavuşur.
 bir gün yaz ortasında büyük okyanusta  kruze seyahatine çıkar.herşey gönlüncedir güvertede şezlonga kurulur  kadehteki şarabı çekmektedir  hülyalara dalar deniz mavi gök masmavi  gökte beyaz martılar ama  çarşaf gibi olan deniz aniden patlar. dev dalgalar oluşur.  titanic faciası atmosferi tüm yolcuları sarar panikletir herkez korku içindedir .  herkez saga sola savrulurken biri yavvv bu ne sakinklik sende  gemi batıyor sen istifini bozmuyorsun der.
bizim tuzu kuru bir kere hikmetinden sual olunmaz ama şu bok böceğini neden  yarattın ki diye soracak oldum günde 3 kez kırk gün boyunca  bok yedim .onun için şimdilerde onun işine hiç karışmıyorum . isterse batırır isterse yüzdürür sende  bana kalırsa yaradanın işine hiç karışma  daha iyi edersin der. keyfine devam eder.  tevekküldür artık...kaderine hep boyun eger...

köpek ve ford 1.7

yıllar önce aileden herkezin direksiyon tecrübesi artsın diye özellikle uzun yolda  herkeze fırsat vermek istedim . ve buna mersin yolculuğumuzla başladım . 80 li yıllarda ülkemizde yollar henüz böyle değildi  tek yol üzerinde gidilir ve gelinirdi gidiş geliş yolları ayrılmamıştı .  kafa kafaya çerpışmalar çok yaşanır heptende ölümcül olurdu kazalar .  bu tür ilkel yollarda  şöförlerin çok ama çok tecrübeli olması gerekirdi  işte bu kapsamda bende sabahın dördünde necmiyeyi direksiyona oturttum ben  önde çocuklar arkada sabah serinliğinde yola revan olduk.dikkatli bir  vaziyette incesuyu geçtik  höyüke doğru düz yolda sanki tarla ortasında gidiyormuş gibi yolumuzda giderken  işte ne olduysa o anda oldu...yol kenarında tarlada  keven ve kuru otları yiyerek yeyılan koyun sürüsünden bir kurt köpeği bizim araca şöför yanından havlayarak ama çok enerjikte koşarak ağzından salyalarda akarak saldırıya geçer bir hava verdi .  kaptanımız necmiye hanım direksiyonda dalmış belkide uyuyordu sabahın bu alaca karanlığında. aniden peydah olan bu koca  köpek ısırmasın diye saga aniden aracı direksiyonu kırarak yönlendirdi biz yoldan çıkmıştık tarlanı içine doğru son sürat  daldık sanki uçak inmişti  herşey çok süratli, gelişmişti . necmiye hanım aracın kapılar ve camlar tamamen kapalı oldugu halde büzülmüş  elleri ile köpeğe hoşşşt hoşşşt diye bağırırken ben sag dizini daha doğrusu ayağını gaz pedalından  uzaklaştırdım. direksiyonu bir saga bir sola yumuşak tarla toprağında çeviriyor güçlü ve oturaklı ford granada  sanki çılgınca dans ediyordu derken yavaşladık araçtan şok içinde hepimiz indiğimizde  hiçbir şey olmadan kazayı böyle ucuz atlattığımıza şükürler ettik .  mola yerinde araç tekerlerine baktığımda asfat taşlarının cant ile  lastik arasına  sıkıştıklarını gördüm .   ford yerinde küçük bir araç olsaydı  yol kenarında hendek vari çukurlar vede refüj olsaydı kesin birkaç takla atmış belkide sabahın bu şafak saatinde telef olmuştuk...tecrübe edinme uğruna...

17 Aralık 2013 Salı

kayseri fıkrası

Kayserili hacı baba hastalanır yaşlıdır yatakta yatması gerekir  .ishali bulantısı kusması dermansızlık ve iştahsızlığı vardır. inler vaziyette yatarken hanım nerdesin ? diye seslenir. hanımı burdayım buyur bey  der.
oğlum Mehmet sen nerdesin  diye sorar Mehmet buyur baba emret burdayım diye cevap verir .
tatlı yavrum hatçe sen nerdesin diye sorar kızıda buyur baba burdayım diye seslenince hacı baba sinirlerin allah hepinizin belasını versin .hep burdasınızda dükkanı kim açacak diye köpürür...
işte Kayserili budur çok hastada olsa o dükkanının başında işinin  başındadır .eskilerde sabah namazı dükkanını açan dünkan komşuları ile muhabbet eden kişiler çok azaldı .bilişim çağında dükkan sahipleride işe  geç gelmeye başladılar. komşular arasında çok samimi  müthiş dostluklar vardı onlar  bağından bahçesinden topladıgı içlerine sinmeyecek ne bulurlarsa  elma armut  kuru üzüm komşularına sunarlar karşılıklı olarak ürünlerini becayiş ederlerdi .  zaman zaman ögle yemekleri  güveç vs bilhassa yaz günleri fırında  pişer hep beraberce neşe içinde şakalaşarak ta yenirdi. dükkan komşuları arasında maddi  dayanışma  bu münasebetlerde ayrı müstesna bir yer tutardı...komşular çoğu kere  birbirlerinin kankasıydı bugünkü ifadeyle. bilmem günümüz alış veriş merkezlerinde bu ambiyansı yakalamak mümkün olurmu.???

dr. rafet efe

sevgili meslektaşım dr. rafet efe benim çok sevdigim saygı duyduğum bir arkadaşımdı. onu yıllar önce tanıdım.ama yakinen tanımam.haziran 2012 de erciyes merkez hastanesinde görev almam ile oldu . neredeyse hergün ameliyartlar yapar burada konuşur dertleşir şakalaşır sevişirdik .  kendisi aslen şefahatli den .yıllar önce kayseriye gelmiş orta ve lise eğitimini burada almış fakülteyide bitirince almanyaya gitmiş anestezi uzmanı olarak ülkesine geri dönmüş.fakültede vs de çalıştıktan sonrada erciyes grubuna dahil olmuş .işini iyi yapan dikkatli babacan biri idi . türk sanat müziğine bilhakkın vakıftı ve güzel ut çalardı tüm makamları bilir dede efendi  den zeki mürene kadar tüm bestekar ve bestelerini bilirdi . aslan gibi boylu boslu sportmen bir yapısı vardı.sihhatine dikkat eder ali dağına tırmanır bana da hep koçum derdi .  hafif bir hipertansiyonu vardı ve kontrol altındaydı.  ramazanda ögle yemeğine çıkarken ben iftara çıkıyorum der bir de bana göz atardı .45 gün kadar önce aniden yanlızken düşer koma vaziyetinde gecikerek üniversite hastanesine götürürler beyinden ameliyat olur .2. gün çekilen MR da controlateral bir beyin kanaması daha tesbit ederler. yine ameliyata alırlar .prognose kötüdür o günden beri bu kıymetli hekim ve dost  solunum cihazına bağlı komada yatıyor . hepimiz ani gelişen bu trajik olaydan çok ama çok etkilendik .işte hayat buydu ve dünyada dönmeye devam ediyordu...hiçbir şey için üzülmeye dertlenmeyede değmezdi...

15 Aralık 2013 Pazar

kayseriyi neden sevmedim...

ülkemizde şehirlerimizi gezerek   bir kaç gün  kalan ve şehri  tüm ülkeye tanıtan  köşe yazarları tv programları yapan gruplar var.bunlardan biri antebin modern muhafazakar yapısını dile getirince reaksiyonla karşılaşır o şehirde . zira modern muhafazakarlar eleştirilere gelemezler bunları karalama kampanyaları olarak görürler.
işte  bu köşe yazarıda kayseride gördüklerini ve yaşadıklarını köşesine taşır;
bir öyle vakti misafir grubun karnı acıkmıştır.çevredeki insanlara sorarlar buraya has mantıyı en iyi nerede yiyebiliriz diye  herkez agız birliği etmişçesine kaşıklayı tarif ederler. restorana girdiklerinde kendilerini çıragan sarayı dekorunda bulurlar kırmızı  yüksek sırtlı koltuklar azametli avizeler vs.  garsonlar ordusu bastırır hemen suyu bardaklara bora ederken ayran mı kola mı diyede sorarlar. yazar köşesinde yazıyor;yiyecegimiz nihayetinde sarımsaklı bir kayseri mantısı  sanayileşmiş bir mutfaktan yapılan bu servis dekor ile zinhar uyumsuz diye... geniş cadde ve güzel bir kaç parkla  özel bir ambiansın bu şehirde kaybedilmiş olduğunu vurguluyor.yürünecek bir sivas caddesi vardı bu şehirde oda geçen tranvayla rahmete kavuştu diyor .kapalı çarşının otamatik kapılarından  uyumsuzluktan söz ediyor biz otantik bir ortamda sadece pastırma satın almak istemiştik diyor.  hava alanına inen turistler  kayseriyi by pas ederek kapadokyaya gidiyor . turist sayısı oldukça azalmış vaziyette . modern muhafazakarlık başını almış gidiyor tutmak frenlemek zor siyasi iktidarın konsepti bu. sehrin 5 yıldızlı otelinin sahipleri yabancı ortağımızı ikna ettik . artık içki vermiyecegiz diye öğünerek basın toplantısı düzenliyor...yıllar önce şehri tanıtım amaçlı kale duvarına Bizans bayrağı asılmıştı da yer yerinden oynamıştı...işte modern muhafazakârlığın yaptıkları.degişime kapalılık bu.yerinde saymak buna denir...sonrada dayatacaksın köln katedralinin tam karşısına daha görkemli  cami yapacağım diye...hoşgörü ve tolerans sır kelime olsa gerek...neredeeee...

14 Aralık 2013 Cumartesi

kartopu sonu ölüm...

bu günlerde anadoluda İstanbul dan başlayarak gelen yoğun kar yağışı ve kış şartları var. sıcak geçen bir yaz sonrası herkez bilhassa  çocuklar karı  kış şartlarını çok özlediler.istanbulda da karın hazzına varmak isteyen çocuklar kar topuna tutuşurlar .10 -12 yaşlarında bir erkek çocuğunun attığı kartopu bir taxi ye çarpar şöfor sinirlenir ve çocugu kovalamaya başlar çocuk trakyadan gelen İstanbul otobanına atlar. süratle gelen bir aracın altında kalır parçalanarak can verir. böyle sürat yapılan yollarda  insan sürati asla hafife almamalı . yine yıllar önce  Hisarcık yolunda yukardan aşağıya süratle seyreden bir aracın altında kalmıştı arkadaşımız avukat  adem yozgatlıgil .  minareci camiinden  pazar günü  öğleyin çıkmış karşıda bekleyen kayın biraderi diş doktoru arif tülücenin arabasına geçerken parçalanarak can vermişti bir taksininaltında.  ne kadar üzülmüştük  kendisi ince uzun boylu ve atletik yapıdaydı onun böyle bir kazaya kurban olacağı kimsenin aklından bile geçmezdi . allah rahmet eylesin ...sürat ...sürat...
türk poliside çok telef verir suçlu yakalamada sürat yaparken... keza türk ambulanslarıda basit bir yaralıyı bile telaşla  taşırken sürat yapar  ve bir kaç kişinin bile telefine sebeb olur . bunlar gaztelerin 3. sayfalarını dolduran bize mahsus traji komik olaylardır . no sürat...diyelim ve bağlayalım .

13 Aralık 2013 Cuma

gözden düşme yoksa...

kuzey korede babadan oğula geçen  bir diktatörlük var. şimdiki diktatör kim jong un ülkesinde  herşey göstermelik güzel .askerlik yapanlar çok iyi bilir birliklerde teftiş olacağı zaman herşey pırıl pırıl yapılır herşey bu birlikte mükemmel organizedir. birlik beraberlik vardır temiz ve hijyeniktir üstelikte çok verimli çalışılır burada diye aylar hatta  haftalar önce  göstermelik uygulamalar , makyajlar hazırlıklar yapılır .  görünen şeylerin gerçekleri hiç yansıtmadığı teftiş yapanlarcada bilinir ama teftiş sonu ast ta üstte bu durumdan memnundur .  misal verecek olursak yemekhanelerde kolalı beyaz peçeteler konur halbuki asker ocağında kâğıt peçeteyi bile bulamazsınız...işte demokrasinin hiç olmadığı dikta rejimlerde   herkezin kaderi diktayı elinde tutan bir kaç kişinin dudaklarının arasındadır .şu veya bu şekilde gözden düşünce  askeri duruşmalarla  bir gerekçe bulunarak mesala vatana ihanetten  karar verilir  hemen idam edilir.  şebekenin içinde olmak biat etmek ve  kimseye grupta ters düşmemek gerekir .  yukarda bahsettigim diktatör de şu veya bu sebeble öz amcasını  mevkiden düşürmüş ve sallandırmıştır .  insan onuruna yakışanda  ileri demokratik bir rejimdir.ülkemizde maalesef bu rejim zaman zaman  her kademede teklemektedir bu yuvadan başlayarak hükümet kademelerinde iş ortamında da böyledir şeffaflık öncelikli gereksinimizdir...adalet herkeze birinci derecede gereklidir...yoksa kelleler beşe gider...

12 Aralık 2013 Perşembe

klasik ameliyatlar

tıpta hergün bir değişiklik hergün yeni bir teknolojik uygulama çok yaygınlaştı . eskilerde çok sancılı olan böbrek ve üreter taşları mutlaka  cerrahi girişimlerle çıkartılır ameliyat edilirdi hastalar . günümüzde ultraschall ile taşkırma  endoskopik yöntemlerle  üreterden taş kırıp alma yaygın olarak uygulanan yöntemlerdir. keza dacriocystitisin  klasik toti yöntemi ile ameliyatları  şimdilerde  multidiot laser veya endonasal yolla  rhinostomie şeklinde yapılıyor.  cerrahi disiplinlerin beraber çalışmaları  ön plana çıkıyor .  laserde dıştan bir kesinin olmaması bir avantaj .ama stenoz gelişirse  endonasal girişim her zaman obsiyon olarak mevcut. düşünceler masaya yayılacak ve en ideal yöntemi seçeceğiz..keza bizim dalımızdada eskilerde radikal op ler kulaklarda çok yaygındı  şimdi enaural yolla daha az traumatize ederek  retrograd yaklaşıyorum hastaya bu tür yaklaşım ön plana çıktı .op boşluğunun bakımı daha da kolaylaştı.  klasik yöntemlerde degişime  uyum ve adaptasyon daha iyi sonuşlar verir oldu...

10 Aralık 2013 Salı

balbay

izmir millet vekili gazeteci mustafa Balbay Ergenekon hareketinin içinde bulundu diye savcılarca tutuklandı tam 4 yıl 277 gün çocuklarından eşinden ayrı  hapishanede kaldı. benimde 1963 senesinde  harbiyede sıkı  yönetimce3 gün tutukluluğum var.  insan bizim gibi ülkelerde bir içere düşerse dışarı çıkması  sarktıkça sarkabiliyor . kim  nasıl ve neyle  bu tutukluluğu tazmin edecek edebilecekler mi  meçhul ...bence  adalet ülkemizde olmadığı gibi hukukta çok yavaş sonuca varıyor .BU BİLGİSAYAR ARENASINDA HERŞEYİN DAHADA SÜRATLİ SEYRETMESİNİ DİLERDİM .  BALBAYA SORUYORLAR ÇIKAR ÇIKMAZ NE YAPACAKSINIZ DİYE CEVABI  ÇOK NET KIZIMIN ELİNDEN TUTARAK OKULA GÖTÜRECEGİM DİYOR. arkasındanda çalıştığı gazeteyi cumhuriyeti ziyaret edecekmiş.bilahare de mecliste yemin edecek . ve ilave ediyor açın hapishane kapılarını diyor.ne kadar suçsuz  günahsız  kalifiye elaman kişi var hapishanelerimizde .11 yıldır iktidarda olan parti geçmiş ile hesplaşıyor  ve intikam alıyor...sanatçılar rengini belli eden kritikerler subaylar gazeteciler düşünürler  içerde değillerse bile çok süratli içeri tıkılabilirler . iktidarı tenkit eden  bu kesim  tüm maddi damarlarındanda  kesilip hadım ve bücür bırakılıyorlar.el insaf yeterki iktidarımız devam etsin ...hangi vicdana sığar bu uygulama .elimizi vicdana koyarak  hareket etmemiz lazım .  Nelson mandela öldü 95 yaşındaydı 27 yıl ırkclık ayrımcılık  mücadelesi vermiş .ködeste yatmış iktidara geldiğinde asla intikam peşinde koşmamış  herkesimi kucaklayıcı olmuş insanları  yücelten erdemde işte bu.hoşgörmek ve affetmek...

6 Aralık 2013 Cuma

uniforma

kurtuluş savaşı öncesi samsuna ayak basan Atatürk ve arkadaşları sivas kongre sonrası erzuruma geçerler. buradaki toplantı daha geniş kapsamlı olacak misaki milli, sınırları çizilecektir.  toplantının yapılacağı mekana Atatürk  üniforması ıle girmeden eşraftan biri sayın paşam burada sivil bir toplantı yapacağız sizin paşa üniformanız  toplantıya katılanları etki altına alır .mümkünse lütfen sivil bir kıyafetle toplantıya katılın daha uygun olur der  Atatürk  mesajı almıştır derhal arkasındaki paşa üniformasını çıkarır ve sivil bir takım ile Erzurum kongre  toplantısına katılır.
2013 mahalli seçimleri mart 2014 de yapılacak. 3 dönem milletvekilliği yapan kişiler prensip kararı almıştı ak parti taa başında yeniden milletvekili olamıyacaklar diye.  bu yüzden bazı bakanlara yerel seçimlerde özellikle büyük şehirlere  başkan olma kıyağı geçildi .  bu  bakanlara diğer kamu görevlileri gibi  istifa mecburiyetide getirilmedi .  bunlar istifa etmeden  devletin tüm  imkanlarını kullanarak haksız bir rekabet ile seçimlere katılacaklar ve de seçilecekler...bunlardan biride Fatma şahin aile bakanı g. antepten aday gösterildi . eski başkan dr .güzelbey 2 dönem den fazla başkanlık yapmayacağım diye kendiliğinden aday olmadı .ve f. şahinin donanımlı olduğunu bu işi kendinden daha iyi yapacağına inandığını dile getirdi.erdem gösterdi...

26 Kasım 2013 Salı

deniz patladı

25.11.2013 de başlayan Antalya kundu daki yağmur bütün bir gün hatta  bütün bir gece durmaksızın yağdı.akdenizden gelecek bu yağışı metorolojide daha önceden haber vermişti. izmir suların altında kaldı deniz seviyesi 75 cm yükseldi deniyor sanki tufan gibi her taraf. bu olayda siyasi polemik yarattı . belediyeler arasında .melih gökçek izmire balık adamlar göndermeyi teklif etti . güya izmir belediyesini beceriksizlikle suçladı...vs.alt yapımızın ideal olmaması hep bunları yaşatıyor ilerde daha da beter şeyler olacağa benziyor .  kaldığımız delphin imperyal otelin havuzunu yağan yoğun yağmurun çamurlu suları bastı.sanki o pırıl pırıl havuz petrol gemisi batmış havasına büründü . bereket filtrasyonu sayesinde birkaç saatte de tekrar duruldu.yagışa alışmamış ülkemde son katlar izole edilse bile yağmurda karda akar son katlarda ördekler bile yüzer .emekle yapılan ters tavanlar islanır ve de çöker bile.  kapalı havuzun tavan görüntüsüde işte böyle idi . tabii yoğun yağmurla beraber o masmavi akdenizde  güzel lacivert rengini kaybetti.dev dalgalar  metreleri buldu deniz kükreyip patladı. yağmura buluta ve neme susamış bizler için yaşadıklarımız  çok hoştu...bu mevsimde böyle bir hava çokta hoşuma gitti doğrusu çünkü yazdan  farklı bir çevre vardı bu günlerde buralarda...yağmur nem ve her taraf sular içinde...
deniz patlaması dedimde aklıma yıllar önce mersinde sürat teknesi ve patlayan ak denizin travması geldi aklıma .
sabah saat 5 civarında  çağlar ipek ve ben çarşaf gibi denize romörk ile dünyam adını verdiğimiz sürat tknemizi indirmiştik.nefis su kayağımızı yaptık.hepimiz spor sonrasının tatlı yorgunluğundaydık .Özaltın sahiline romörke doğru seyir halindeyken deniz hafiften dalgalanmaya kıpırdamaya başladı sahile geldiğimizde de  ak deniz çılgınca patladı  dev dalgalar oluştu öyleki bizim tekneyi römörke yüklememiz imkansız bir hal aldı tekne sanki bir ceviz kabuğu gibi saga sola savrulup durdu bizler de sanki gülliverin romanındaki cüce insanlardık .tekne ile römork arasına  sıkışıp parçalanabilirdikte. böyle bir sahne gözümün önüne geldiğinde benzim atar rengim soluklaşır  hafiften terlerimde. işte bu bir kaç dakıka içerisinde tekne sahile savruldu ve sahilde ne kadar kum varsa hepsi tekneye doldu onu  yerinden kımıldatmak  mümkün değildi.teknemize sanki nazar değmişti.bizim dünyamız gözlerimizin önünde sahilde batmıştı. onu ancak bir kaç gün sonra  hüseyin dumlu atelyesine götürebildi kapsamlı bakımdan geçirdi modern bir hale getirdi yeniledi. müthiş bir usta idi frenci ve de denizci  dumlu usta... aynı zamanda iyi bir baba ve de iyi bir dost...

25 Kasım 2013 Pazartesi

getirin o kediyi .

bugünde işe biraz gırgır ve espiri açısından yaklaşalım .
farenin efkarlı bir gününde biraz  votka verirler  tatlanır neşelenir  sonrasında biraz skoç viski sunarlar  neşesi  dahada artar keyiflenir hoplar zıplar  zamanın akışı içerisinde  bir kadehte aslan sütü yeni rakı servisi yaparlar . masaya rakıya uygun roka  peynir kavun gibi mezeler getirilir .o sakin ve  garip hayvan birden celallenir yumruğunu masaya indirip  hökürerek bana getirin der ulan o şerefsiz kediyi ben ona ne yapacağımı çok iyi biliyorum der...

24 Kasım 2013 Pazar

ögretmenler günü

ülkemizde kutlanan öğretmenler günü  rahmetli Atatürk ün  milli mektepler  başöğretmeni olarak atanmasının her yıl yapılan kutlamalarıdır . 24 kasımda yapılır.ögretmenlerin insan hayatında oynadıkları rolü de başımdan geçen  canlı bir olayla sizlerle paylaşmak istedim ve benim bu günlere gelmemde baş rol oynayan ilk okul 5. sınıf öğretmenim rahmetli Bahattin başaranı rahmetle ve de minnet duygularımla tekrar anmak geldi içimden.olay aynen aşağıda anlatacağım gibi gelişti.
12 yaşındayım.hacıvelet mahallesinde etiler ilk okuluna gidiyorum . 5 sene bu okula gittim mi gitmedim mi pek de bilemiyorum .sanki misafir bir öğrenciyim bilinçsizce  sanki bir robot gibi evimizden çıkıyor her öğrenci gibi  derslere giriyorum ama bilinçli bir öğrenci asla değilim. yaşadıklarım ne ben de bir iz ne de bir anı bırakıyor...misafirim ben. ilerde meslek olarak ne seçeceğim .  nasıl bir rota cizecegim kendime hiç mi ama hiç bilmiyor bunlara sepetide fazla yormamıştım taki anlatacağım olaya kadar.
5. sınıftayız  sıradan bir gün aslında coğrafya dersindeyiz.sınıf hocamız Bahattin başaran 50 belkide 60 yaşlarında atatürkün eğitim odusundan tecrübeli güzel giyinen takım elbiseli kravatlı kesme kumaş poltosu olan agır bir şahsiyet.gıcır gıcır papuçları olan  oteriterde biri. bir soru sordu sınıfa  izlandanın başşehri nedir bilen varmı diye. parmak kaldırdım.tecrübeli hoca  birden heyecanlandı.parmak kaldıran benden hoca bu güne kadar sınıfta bir varlık göstermeyen benden doğru bir cevap gelemeyeceğinden emin gibiydi.sınıfı teşvik ediyor başkalarından bu sorunun  cevabını almak istiyordu  önlerde oturan sınıfın tüm çalışkan çocuklarına sen bunu mutlaka bilirsin hadi söyleyiver diye adeta yalvarıyordu ama sınıfta herkez sanki  dilini yutmuş gibiydi.kimse cevap veremeyince gülümser birazda alaycı küçümser ifade ile  yumurtla bakalım ne zırvalayacaksın misali  hadi sen söyle bakalım  başşehrin ismini dedi . ben  bir kere parmak kaldırmıştım .Reykjavik dedim . hoca aldığı bu doğru cevaptan çok şaşkındı nasıl olurda  doğru cevap bu  ağızdan çıkabilirdi yoksa bugüne kadar cevheri keşvetmeyi mi atlamıştı  ? .birden ciddileşti otoriter hocamızın bana yüklenip pataklıyacagını zannederken  beni öğretmen kürsüsüne çağırdı.herkezi ayağa kalkmaya davet etti . ve alkışlayın bu arkadaşınızı diye bağırdı tüm sınıf hem gülümsüyor hemde  garip  memeti alkışlıyordu.hoca elimi sıktı.
okul sonrası Bahattin hocam  babama dükkana uğrar benim  ne kadar akıllı ne kadar zeki olduğumu söyler kimsenin bilemediği cevabı benden aldığını  ve teşvik edilmen okutulmam gerektiğini vurgulamış ve beni geç keşfettiği için  de özür dilemiş .tabii babam da duyduklarına çok şaşırmış  hatta hoca yanlışlık olmasın bizim memetten mi bahsediyorsun onun pek derslerle arası iyi değil okumakta pek gözü yok diye  bir kere daha sormadan edememiş ...hoca gülümseyerek ve de ciddi bie eda ile yok yok yanlışlık yok bahsttigim oğlan senin sarı memet demiş ve ayrılmış .
bir hoca bir gencin hayatını motivasyonu ile sanki sihirli bir deynekle değmiş gibi değiştirdi.memet bu günden sonra tamamen farklı bir memet oldu.hocam nur içinde yat seni minnet ve şükranla bugüzel öğretmenler gününde bir daha hayırla anıyorum...

21 Kasım 2013 Perşembe

kuş vurma,akrep yakma,dambra tutma kössü yakalama

ilk okula orta okula hatta lisenin ilk yıllarına giderken hisarcıkta akranlarımızın  kuş lastikleri olurdu  bunlar için leylaklardan çatallar yapardık. çarşıdan aldığımız lastik ve deri dende kuş vurmak üzere sılahlarla donanır  yani kuş lastiği yapar boynumuza da takardık . serçe götü kahverengi  cici denen kuşları avlardık dut mevsimi sığırcık üzüm zamanıda sarıasma avlardık bereketli yerlerde menengiçlikte meyvaların renklendiği zamandı . öyleki ben kendi adıma 16 kuş vurduğum günü  bile biliyorum .  bu kuşlar vurulup yere  düşünce hemen kafasını koparırdık kanı aksın pis olmasın diye.bunları ben orhan soyışık  mustafa hüsrevoglu tüylerini yolar  ateş yakar içorganlarını temizler tüylerini üter sonrada tavada kızartır afiyetle yerdik tadına doyum olmazdı doğrusu  yerken narın kuş kemiklerinin çıtırdısı hala kulaklarımda ve o nefis etin tadı hala damaklarımda diyebilirim . şimdi aynı şeyleri yapabilir miyim sanmıyorum ama bag hayatı ve çocukluk diyelim ve geçelim .
özellikle baharda ve yazın  taşların altında akrep yuvaları olurdu bunları kuyruklarından ip ilmiği ile yakalar düz bir zemine isportuyu daire şeklinde dökerdik  zavallı akrebi dairenin merkezine kor isportoyu ateşlerdik .  akrep kendi etrafında döner ümitsizliğe kapılıncada iğnesini kendine batırarak intihar ederdi tv ve bilgisayarın olmadığı yıllarda  bir başka bag eğlencemizdi bu.
sarı sıcakların olduğu temmuz ve ağustos aylarında  kurumuş ağaçların en sivri dallarına dambra dediğimiz hayvanlar pike yaparak konar bizde onları tutardık . kuyruğuna ince bir çöp sokarak tekrar tabiata salar uçuşunu seyrederdik...
 bahar gelip  havalar ısınmaya başladığında  kayseri etrafındaki bağlarda da işler başlardı.sogan sarımsak dikilir. fasulye ayçiçeği =şemşamer  dikilir aşılar aşlanırdı bunlara yarma aşı denirdi .  sıcaklarla beraber soğan sarımsak  boy atardı sonbahara doğru patates soğan sarımsak yetişkin hal alınca  bağcıların korkulu rüyası kössü bunları çeker kış erzakı olarak bir yerlere depolardı. öyleki  dikenlere hiç bir şey kalmazdı . bu dört dişli kör hayvan sese karşı çok hassastı .  kimileri kössü gelmesin diye dikimde ayetel kürsüyü 7 kere okumayı kimileride nefesi kuvvetli bir hocanın etkili muskasını önerirdi . bazıları soğan sarımsak alttan çekilirken kazma kürek hatta bel ile düşmanı yakalamak öldürme mücadelesine girerdi . fak denen tuzaklar da kurulur bunu kurmak maharet ister özel teknikler uygulanırdı .  keza hassas kulakllarından dolayı  plaklar hatta diskette asan bağcılarda olurdu.  ama enson  garantili yöntemler yer altına konulup kurulan tüfeklerdi bunda mahir bir avcı olan şaban minarecioglu çok  tecrübel idi  hep başarılı oldu hiç karavana yaşamadık ...ultrason aletlerin magnetik dalgalarınında hayvanları bahçelerden uzak tuttuğu söyleniyor şimdilerde denemedik henüz bu yöntemi...
bağlarda sevimli diyemiyecegimiz bir hayvanda  kaplumbaglardı  genelde komşu bağına dıvarın o bir yanına transfer edilirlerdi .  çıplak arazilerde iyi  hacımlı kaplumbağalar kartallar içinde iyi bir besindi. bazen kaya ve taşlara vurarakta mücadelesi yapılırdı...canice ve estetik olmayan bir görüntü yaşanırdı . o yıllarda  verem vs gibi hastalıklara da iyi geldiği iddia edilirdi işte bu yüzden sayılarıda yenerek günümüzde iyice azaldı...

19 Kasım 2013 Salı

ferrarisini satan adam

amerikada çok meşhur bir avukat duruşma sırasında kalp krizi geçirir.yaşamla ölüm arasında gider gelir. ve stressiz bir hayat seçmesi gerektiğine karar verir . o yıllarda  USA da  böyle bir hayatın ancak hindistanda olabileceği çok yaygındır çok kişi oraya giderek Budist rahiplerinin öğretilerine kendilerini verirler.bu öğretinin aslıda minimal  şeylerle mutlu olmak ve tüketim toplumundan kendini  soyutlamaktır. bir hırka bir lokma felsefesi yani . amerikada ölesiye  çalışan ve çok paralar kazana avukatımız  Hindistan serüvenlerini yazdığı kitabı öyle bir pazarlarki kitap avukatlıktan daha çok gelir sağlar ona... bu minimalize akım  ancak doyuma ulaşan kişilerce ileri sanayi toplumlarında kolayca yakalanır yoksa bizim gibi aç gözlü toplumlarda tatbik edilecek bir yaşam şekli değildir...ancak islami felsefeye nadiren yürekten inanan kişiler bu felsefeyi zaviyelere çekilerek bir kaç siyah zeytin ve bir kaç bardak su ile zaman zaman uygularlardı...

hoşgörü boyutu

bundan tam 35 yıl önce amerikada porno dergisi çıkaran bir adam sağcı birinin silahlı saldırısı sonu   belinden yaralanır ve tekerlekli sandalyeye mahkum olur .  bu zor şartlar bile onu hoşgörüsünden uzaklaştırmaz.yıllardır devam eden mahkeme saldırganın idamına karar verir ama höşgörü sahibi porno yayıncı saldırganın idam edilmemesi ve hayatının bağışlanması için hukuk mücadelesi verir öyleya insan hayatı  çok degrerlidir cani olsa bile...bilmem ben dahil kaç kişi ülkemizde bu hoşgörüyü  gösterebilir...
 
 
 
 

14 Kasım 2013 Perşembe

torpil

iktidardaki insanları  veya onlara yakın olan insanları  tanımak yine bizimki gibi ülkelerde başkalarının zor yapacağı hatta hiç yapamıyacagı işleri kolay kılar . 979 eylül sonunda kayseriye kesin dönüş yaparken  yılmaz Öztaşkın ve yavuz altop  bu zor zamanda nakilhaneyi tereyağından kıl çekercesine ince  bir şekilde ayarladılar. bana ne getirmek istiyorsam herşeyi getirebileceğimi ancak  dereköy gümrüğünden bulgarıstandan giriş yapmamı söylediler. hakikaten bu kapıdan girdiğimizde herkez bizi sanki daha evvelden biliyorlar sanki yakın akrabaları gibi sıcak ve aileden biri gibi karşıladılar . belliki ayar verilmişti .  kayseriye devam edecektik gümrük işlemleri orada yapılacaktı bir asdtsubay peydah oldu doktorum istersen tırını  askeri alandaki tali yoldan sokayım teklifinde bile bulundu... kayseriye geldigimizdede sadece küçük bir televizyon bir çocuk bisikleti birde gündogdunun  deniz motorunu depoya aldılar. tüm yük süntaşın depolarına indi zorluk çıkarılmadan. gümrük memurlarının kışlık yakacaklarını alacakları sembolik bir rüşvet verildi .  çünkü herşey evvelden etkin kişilerce ayarlanmıştı...halbuki duyumlarımızdan  memurların iğne ipliği bile bahane göstererek işşi yokuşa sürdüklerini işitmiştik...çok yorulacağımızı sanmıştık...

rüşvet

geri kalmış ülkelerde insanların  çoğu rüşvet almaya ve de vermeye meyillidir.devlet dairelerinde  vererek işleri insanlar kolay ve süğratli kılarlar.  vermeden ise işlere  çalışanlar  tokoz koyarak olacak ve bitecek işleri bile savsaklarlar.geciktirirler...
70 li yılların başında kayseri pasaport dairesinde  hemen hallolacağını düşündüğüm bir iş için görevli memura ricada bulundum . memur  çok kalabalık bir ortamda bunun ancak istanbulda  yapılabileceğini  ifade etti . boynum bükük bir vaziyette  valilikten ayrılırken  avukat Mehmet altın karşı geldi  hayrola yeğenim  ne arıyorsun burda  yapacağım bir şey var mı  varsa emret gibi çok sıcak davrandı her zaman olduğu gibi . durumu kısaca anlattım .dur yavvv dedi pasaportumu aldı ve dairenin içine ateş gibi daldı .ali afendi şu senden geçen aldığım 500 lira  gecikti kusura bakma  teşşekkür ederim dedi. ve benim pasaportu aliye uzatarak yavvv şu doktorumun işini de hemen  hallet bu çok saygın bir ilim adamıdır dedi . 5 dakika evvel olmaz zinhar diyen ali bey  bir kaç mühür vurarak  bir dakikada  işimizi bıçakladı . verilen 500 lira olmazı olur kılmıştı . işte rahmetli özalın benim memurum işini bilir dediği kişilerden biri idi ali beyde helal olsun ona olayı mümkün kılmıştı...ali bey aynı ali beydı .verilen 500 lira  ona kimşlik değiştirtmişti...

8 Kasım 2013 Cuma

insansız hava araçları uçaklar.

elektronik  çag  ve  uzay konusunda 21. yüzyıldaki gelişmeler dünyamızda çok şeyi inanılmaz derecede temelinden değiştirdi saddam hüseyin ülkesinin Amerikalı askerlerce  istilasında  güçsüz kalmış  bir varlık gösterememişti.neden bir varlık gösteremediniz diye sorulduğunda Amerika ordusu mertçe karşıma çıkmıyor ki savaşayım . ya şerefsizler insansız uçak kullanıyor ya GPS den yardım alarak bizim konumumuzu belirtip  vuruyor  bu şeytanın yöntemlerini uyguluyor  mertçe savaşmıyorlar demişti . Çeçenistan bağımsızlık savaşını  başlatan general dudayev de 1994 de taşıdığı cep telefonunun GPS ile konumunu tesbit eden Amerikalılar ve ruslar tarafından  öldürülmüştü sene 1994. dudayeve mobil telefonu Erbakan vermişti .  işte bir batılı taktiği . günümüzde pakistanda afganistanda ve filistinde insansız hava araçları ile  şavaşlar devam ediyor. koskoca ırak savaşında amerikanın insan kabı bu yüzden çok az . hiç yüz yüze omuz omuza savaşıp kendilerini kırdırmıyorlar cepheyede mahalli müttefiklerini sürerler hepten... .
 
 

kasırga ve tayfun

kasırgalar çok kuvvetli rüzgarlardır.hm eser önüne geleri sürükler  süpürür hemde  kuvvetli bulutlarla gelen yagmurlara  felaket dolu sellere sebeb olur .bir çeşit kasırga olan tayfuna  uzak doğuda  çin denizi ve Filipinlerde rastlanır.bu metorolojık olay günlerce sürer insanlar kapalı emin zannettikleri alanlara sığınırlar. buna rağmen felaket binlerce kişinin ölümüne bile sebeb olabilir.mayıs ayında uzak doğuya gittiğimizde daha ilk gün  bankok  şehir turumuzda muson yağmuruna yakalanmıştık sanki  nemli boğucu sıcakta gök  çatlamış  bardaktan boşalırcasına  felakekt bir yağmur başlamıştı.  rüzgarda vardı insanlar yağmura aldırmıyor işlerine devam ediyorlardı kimseninde şemsiye  taşıdığına şahit olmadık . gysilerimizfelaket ıslandığı halde  hiç ce üşümedik . sanki giysilerimiz üzerimizde süratle kurumuştu...2012 kasımında  newyork civarındaki kasırga maratona mani olmuş uçaklar uçuşlarını iptal etmek zorunda kalmıştı...

7 Kasım 2013 Perşembe

ali mektepleri

cumhuriyet kurulduğunda ülkemizin nüfusu 13 milyon kadardı. harpten yeni çıkılmış ülkenin insan ve tüm kaynakları yıllar süren harp sonrası neredeysa tükenmişti. türkiye yeniden disayn edilmek zorundaydı Atatürk ve arkadaşları ateşemiterlik vs gibi görevlerle yurt dışında bulunmuş ve batının kalkınmış ülkelerinde uzun süre yaşayarak  sistemlerini yakınen izlemişlerdi .  model kurtuluş savaşı sonrası  batı ülkelerinin modeli olmalıydı.okuma yazma bilen sonderece azdıülkemizde o yıllarda. mahalleye bir mektup geldiğinde   mahallede okuma yazma bilen birine götürülür okutulurdu bunların sayısı çok ama çok azdı. reform= harf inkılabı yapılmıştı ama okur yazar oranı çok düşüktü . eğitimi verecek öğretmen kadroları henüz yetişmemişti . süratle bu kadrolar yetiştirildi .asker ocaklarında   subayların eğitim düzeyi türkiye ortalamasının çok üzerindeydi . ali olan askerler ali okulları dediğimiz asker kurslarında eğitilir   terhis olduklarında yöresine okuma yazma bilen eğitimli ferdler olarak dönerlerdi .eğitim ordusunu yetiştirmek içinde  mahallelerde ve köylerde en zeki çocuklar toplanır yatılı öğretim okullarında kızlı erkekli kalarak eğitilirdi . bunlara köy enstütüleri denirdi .  buradan mezunlar  geldikleri yöreye geri döner  o yöreyi eğitir kalkındırır adam ederlerdi . köydeki imamın yanına dönerler ziraattten anlayan sağlık ve teknik eğitimi ile donanımlı modern insanlar olarak hizmet verirlerdi . hocaların gardları alınmış, bu eğitimli genç insanlarla hocaların saltanatlarına son vermişlerdi . din kesimi büyük yara almış toplum üzerindeki eski otoriteleri prestijleri sarsılmıştı. fırsatı geldiğinde mutlara intikamını alacaklardı.türkiye  çok partili demokratik sisteme geçince tekrar eski saltanat sahiplerinin taleplerine boyun eğmiş tavizler birbirini kovalamıştı . çark terdine dönmeye başladı . Necmettin Erbakan ve arkadaşlarının siyasete soyunmaları ile ters dönen çarkın ivmesi artmış tavizlerin boyutu tasavvur edilemez oldu .2013 yılında. meclise  tessettürle girenlerden kız erkek arkadaşlıklarına  perde çekme,evlerin ve yurtların kontrollerine kadar varan uygulamalar,alkol yasağı vs.toplumu 2 ye ayrıştırdı.iktidarda olan imkanları maddeten çok sınırlı olan tayfaların izahı mümkün olmayan  kalkınıoş ve yükselişleri vede  koltuğa sımsıkı  ayrılmaksızın yapışmaları sosyo kültürel bir tez konusu günümüzde...

5 Kasım 2013 Salı

oteriter rejim

USA nın işi tıkırında. dünyada süper güç olan bu ülke üstün teknolojiye sahip. silikon vadilerinde elektronik atılımı yapmış ve bu ürünleri tüm sanayi ürünlerine adapte etmiş .   her şey ama herşey elektroniğe dönmüş vaziyette .silah yapımıda böyle.  dünyanın tüm ülkeleri  sıraya girmiş ileri teknoloji ürünü  harp uçakları ve silahları almak istiyorlar .  ırak   lideri maliki gibi . ancak  oteriter rejiminden dolayı silah satmak istemiyor Amerika. istediği kadar  dolar versede çevreye tehdit yağar düşüncesiile mahzurlu gördüğü ülkelerte silah satmayı  harplerde kullanabileceği  hekopter F-16 gibi stratejik önemli  araç ve gereçleri satmıyor...

maastricht anlaşması

Avrupa birliği ülkeleri hollandanın Maastricht şehrinde yıllar önce bir araya geldiler. enflasyonun bilhassa dar gelirlileri perişan eden ve çalışma barışini bozan bir durum olduğunda hemfikirdiler . bütçe disiplinini muhafaza etmek için bütçe açığının maksimum %3 ü geçmemesi konusunda anlaştılar.1929 ekonomik dünya kirizinden  tecrübeleri vardıdünyada o güne kadar emsali olmayan bir kaos yaşandı. böylece yeni krizlere kapılarını  kapamış oldular. ülkemizde de ben ömrümde birçok kriz yaşadım  her kriz fakirleri perişan ederken kriz öncesi senet vs ile stoklu gidenler krizde katlanarak zenginlediler. bunlardan biri de benim doksanlı yıllarda ortağımdı.  tabii üretici ve sanayicide agır bedeller ödediler  çokça iflaslar görüldü . 1950 li yılların sonunda ilk devalüasyon lafını duyduk. tl  akşamdan sabaha  3 kat değer kaybetmişti .  bütçe açıkları korkunç idi .devalüasyon öncesi çok mal piyasada bulunmaz bulunsada karaborsa fiyatla satılırdı. ihracatımız az ithalat korkunç yüksekti . yani bütçe açıklarından kaynaklanıyordu tüm bu  olumsuzluklar. 60-80 arası devalüasyonun yoğun olduğu yıllardı.  herkez eski fiyattan ne bulursa alırdı .mesela agbeyim  gelin olacak kızlarının çamaşır makinaları fırınları gibi şeyleri onlar henüz ilk okula giderken satın almış stoklamıştı.  yeterki fiyat eski fiyat olsun . bu yıllarda  arsa  gayrımenkül alım satımlarıda yeni zenginler türetmişti . yine bu yıllarda yüzbinlerce  almanya ve benzeri ülkelerde yaşayan çalışan yoksul insanlarımızın tassarrufları  türkiyeye akmıştı.  burjuvada  biriken sermayede sanayi kuruluşlarının  önünü açmıştı.1994 tansu çiller hükümetinin 3 anahtar vadederek bir gecede yaptığı devalüasyonda 8 tl olan mark  30 tl ye çıkarıldı.  2001 yılı Ecevit iktidarında  1 dolar neredeyse 2000 tl olmuş türk lirası dünyada yerlerde sürünen para damgası yemişti.  akparti iktidarı ile  tl den  yine bir geceda 6 sıfır  silinmişti. bundan önce 500.000 tl olan  bir ekmek 0.5 ytl olmuş. tl ye güven yeniden başlamıştı.2012 yılında  başlayangizli bir enflasyon günümüzde doları 2.020 ytl kadar yükseltti.istikrar hayatlarımızda ne kadar da önemli...

4 Kasım 2013 Pazartesi

plastik torbalar

eskilerde plastik torbalar yerine  bulunduğumuz coğrafyada yağlık denen kumaşlar kullanılırdı .yağlık sağlam kumaştan 1 metre eninde ve boyunda olan taşınacak şeyleri elma armut  yağlık yayılınca ortasına konur sonrada  köşeler bir araya  getirilerek bağlanır daha doğrusu kapatılırdı . renkleri değişik   olabildiği gibi desenleride  bulunan kumaş o günlerde ne ise ondan olurdu mesela amcam samur ağanın yaglıgı kaput bezindendi  bu bez sağlam olurdu. sade bir pamuklu textildi .  o yıllarda  adanada  Kayserililerin kurduğu mensucat santralin kaputları çok revanşta idi . keza  sümerbankın  kaput ve hasse denen  humayinleri  karaborsada ancak bulunurdu.sümerbankın  mağazası önü ana baba günü olur millet birbirini yerdi . 60 lı yıllar öncesi tekstil fabrikaları çok azdı mallar kapış kapış satılırdı  işte o yıllada kayseride manifaturacılar birlik mensucatı kurdular. kurucu ortak olmaları için babamlarada yoğun baskı vardı ama kısmet değilmiş  ortak olmadık.tüm ortakları   çok ama çok zengin oldular  büyüyenler  istanbula taşındılar  lokallikten kurtularak  ulusal komprador haline geldiler. Özkökler baldöktüler küçükçalıklar gibi...bunlar türkiyede yaşanan ekonomik krizlerdende inanilmaz bir şekilde olumsuz ekkilendiler iflas edenler oldu batanlar oldu. çaga ayak uyduran teknolojiyi takip eden  ve ihracata dönük üretim yapan orta Anadolu gibi denim üreticileri dev oldular ulusal ilk 500 sıralamasında hep ön sırada yerlerini koruyorlar .  50 yıllada küçük Amerika olma yolundaki ülkemizde file denen ağdan yapılmış torbalar içinde taşınır oldu herşey .  taşınan şeyler şeffaflaştı. yağlık dönemi kapanmıştı filenin ömrüde uzun sürmedi . türk valizi denen polyetilenden yapılan poşetler  piyasaya hakim oldu . yüzbinlerce ton poşet çevre kirliliğine sebeb oldu .bilinçli batı ülkeleri  kagıtı ve  textil torbalarını kullanıyor yıllardır . bizimki gibi ülkelerde ise en büyük çevre  sorunlarından biri poşetler  bunlar yüzlerce yıl yok olmadan  toprakta  SUDA DENİZLERDE KALABİLİYOR İNSANLARI  TÜM HAYVANLARI TEHDİT EDİYOR .  ŞİMDİLERDE  MARKETLERDE PARA İLE SATILAN POŞETLERİ AVRUPA BİRLİGİ YASAKLAMAYI DÜŞÜNÜYOR...inşallah bizdede başarılır

1 Kasım 2013 Cuma

kızılay-kızılhaç

1859 tarihine kadar yapılan tüm harplerde  harbde ölen yaralanan ve esir kalan sefil askerlerin çaresizlikleri isviçreli Dunant ın dikkatini çeker. fransa  -sardunya ve Avusturya arasında yapılan solfarino savaşında iki taraftada yüz bin asker harb eder çatışırlar .o yıllarda henüz italya birliği gerçekleşmemiştir.  ispanya fransa ve Avusturya diledikleri gibi  italyayı kendi aralarında taksim eder yönetrirler.  bu harbte  dunantın gözleri önünde bir günde 10.000 asker ölür  yaralı sayısıda daha  kabarıktır .  harb sonrası esirlerin dramı yüreğini sızlatır dunantın . artık bu harpten sonra olacak savaşlarda   çeşitli kuruluşlar  askerlere yaralılara ve esirlere mutlaka yardım etmelidir.işte bu kapsamda kızılhaçı kurarlar .ve bu insani  yaklaşım dunanta Nobel barış odülünü getirir .  istanbulda bir kaç yıl sonra kurulan kızılhaç  ülkenin ,Osmanlının özellikleri göz önüne alınarak  kızılaya dönüştürülür...

31 Ekim 2013 Perşembe

günümüzde putin

şu anda dünyanın en güçlü kişisi putin deniyor.1990 demirperdenin yıkılışı öncesinde komünist rusyada  dünyayı titreten güçlü liderler vardı . lenin  bilhassa soguk savaşın yıldız savaşlarının tırmandığı  60 lı 70 li yıllarda kruşef  bunlardan bazıları.USA ve rusya  uzay yarışındalardı  bir liderin  harp başlatması atom savaşı demekti .buda dünyanın sonu demekti . bu iki süper gücün  rekabetinden nemalanan  çok ülke vardı .  bunlardan  türkiye rusyanın burnunun dibinde amerikanın  sıkı müttefiki daha doğrusu piyonu idi .  suriye ve mısır da rusyanın   sıcak denizlerdeki  rusyanın müttefikleri idi . tarih boyu rusya  türkiye de batılı güç istemedi .   kurtuluş savaşımızda para ve silah vererek batılı güçlerden türkiyeyi temizlenmesini istedi .  İsrail ile arabların kapışmalarında hep İsrail galip geldi amerikanın teknolojisini kullanabilen yetişmiş kadroları vardı .  rusyanın  ileri olmayan teknolojisi  ve bunları kullanan arapların kalifiye olmamaları hep  Yahudileri muzaffer kıldı . petrol için saddamın devrilmesi kimyasal kitle imha  silahları var gerekçesine  bağlanarak yapılmıştı bu gerekçe bir bahane idi aslında saddam sonrası ırak asla durulmadı .USA nın planı dogrultusunda bir kürt devletide kurulmuş oldu kuzey ırakta. esat suriyede  kürt isyanını bastırmak için her yola başvurdu arkasında rusya çin ve iran vardı .  kimyasal kitle imha silahlarını  imha etmek için batılılara  yeşil ışık tuttu. ve imha edildi .Usa harbe girmeyi göze alamadı  çünkü surıyenın dayıları güçlü idi . putin tüm kararlılığı ile esata destek verdi halbuki erdogan ne kadar istemişti esatın vurulmasını . putin  ülkesinde tabii zenginlikler hudutsuzdur  avrupanın tüm doğal gazı    büyük  petrol rezervleri  ormanları madenleri uçsuz bucaksız zenginlik sahibidir rusya .üstelik  .buna karşın USA nın  petrol nedeni ile çeşitli harplere girmesi, batılı müttefiklerinin hatta papanın cep telefonlarının kendini emniyete alma gerekçesi ile dinlenmeleri  ve içteki  cumhuriyetçi parti ve demokratlar arasındaki  ince denge ve uyumsuzluklar obamanın elini zayıflattı çünkü o ülkede demokrasi ve güçlü bir muhalefet vardı . bizde ve rusyada olmayan... bu ülkeler dikta rejimleri sayesinde güçlü liderlere sahipler...putinin gücüde işte buradan geliyor...obamanın  liste başından düşmeside bundan...

30 Ekim 2013 Çarşamba

WV

volkwagen =hsalkarabası  1930 lu yıllarda Adolf hitler tarafından fazla masraflı olmayan  motoru arkada olan arkadan çekişli  kaplumbağa ya benzeyen şekli ile  halkımızın tosbag dediği  mütevazi bir otomobildi . hacmina göre  tekerlek çapı büyüktü.özellikle kış günleri karlı yollada aracın arkası yola oturur  zincir vs gibi şeylerede ihtiyaç duyulmazdı . ilk araç ile tanışmam fakülteli yıllada arkadaşım  ali osman vasıtası ile oldu . onun  kahverengi rengi olan bir fosfosu vardı . ali osman mütahitti aslında ve doğu anadoluda  yapılar yapardı. tıbbiyede 16.yılı idi derslere devam edemezdi  bu yüzden prejtij için tıbbiyeye girmişti .mezunda asla olamadı... o yıllarda  kızlar doktor adaylarına bir başka bakar ve yaklaşırlardı.izdivaj amaçlı sıcak mı sıcak özverili yaklaşırlardı yani . ali osman istanbuldan basınca  kış yaz dinlemez taa van a kadar uzanırdı VW si ile . bende birkaç kez kullanmış ve kendine has motor sesini yol tutuşunu çok sevmiştim . ona kavuşmam ve sahip olmam için 1972 senesine kadar beklemem gerekti .  St.Ann Stiff te cerrahi asistanlığına yeni başlamıştım .VW bayiinde  beyaz 1200 motor temiz sanki sıfır kilometre imiş gibi bir  kaplumbağa satın almıştım . 2000  mark ödemiştim .  yenileri 6000 mark idi . gücüm buna yetmişti .henüz necmiye ve çağları almanya ya alamamıştım . onlar gelene kadar tüm alt yapıyı hazırlama gayreti içindeydim . Vw yi  lojman olarak kullandığım odanın hemen altına park eder gece de hayran hayran bakar kontrol ederdim .  acaba başına bir iş mi geldi çaldılarmı diyede vesveseye uğrardım .  buna  bir sene kadar bindim . para kazanıyordum ve almanyada araçlar çok ucuzdu.  o yıllarda arabalar türkiyede çok pahalı idi .ortalama bir araç en değerli bir kat fiyatına denk geliyordu.1973 de aldığım  mavi renkli 1302  WV yağmur yağınca arka paspaslara su aldı.sanki ördekler  yüzerdi arabadaki suda ... serviste hemen  eskiyi alıp  yenisini verdiler ve özür dilediler .bu kadar  kolaydı  bu ülkede bu işler. bundan sonraki  arabam Audi 100 idi rengi ördek başı yeşildi ve çok yag yakardı.Audiden sonraki aracım kırmızı  renkli tek  kapılı Fort 1700 idi.  necmiyenin yaptığı kaza sonrası karşı tarafın sigortası bu aracıda hemen yenisi ile değişmişti. necmiye ye arkadan bindiren alman   avcı kıyafetli  Mercedes şöförü  ADAC tan madalyalı  50 yıllık  kazasız araba kullanan  çok tecrübeli biri idi ve ironik olarak necmiye yi tebrik etmişti . beni pusuya düşürdünüz diye...  kısa bir dönemde Mercedes 230-6 ya bindim  kanarya sarısı tatlı bir rengi vardı. geç buldum ve çabuk kaybettim ...Ahh...Ahhh...

29 Ekim 2013 Salı

yanan kuyruk


Seksenli yılların ortasında   ford  granada 1700 ile   club albaya gitmiştik Antalya beldibinde özalla beraber   turistik tesisler yapılmaya başlanmış Akdeniz   kıyılarında 5 yıldızlı tatil köyleri pıtırık gibi çogalmaya başlamıştı club alba geniş bir alana kurulmuştu her şey yeni pırıl pırıldı biz o yıllara kadar sadece alanyada panorama ve internatıonal motel kalitesini bilirdik . burada her şey farklı idi yeni mis gibi ve çok zengin idi yiyecek içecek sınırsız güzellikteydi .   otel tatili bittiginde  kemer kumluca  Fethiye kaş bodruma kadar  gidelim dedik yanımızada andreas isimli bir almanı alarak neşeli bir şekilde cennet misali sahilden keyiflice seyrediyoruz batıya dogru. Yollar dar ve tek şerit aniden sag tarafta bulunan bir tarladan kuyrugu tüten yanan bir dana yola önümüze dogru can havli ile koşuyor.  Ne yapacagımı şaşırdım o sürat ile danaya bindirmek hepimizin  ölüm demek  gaza yüklendim yine allah korudu danayı sıyırtarak yolumuza devam ettik hepimiz kagıt gibi olmuştuk.bet beniz kül hepimizde Hayat devam ediyordu burası Türkiye idi anız yakan bir köylü kurdugu pusu ile canımıza malolacaktı.

şans ve şansızlık

yabancı dille egitim yapan liseler  özel okullar ülkemizde çok azdı.robert kolej,alman lisesi st Josef Fransız okıulu gibi okullar çok revanşta idi bu okullara  girmek isteyenler imtihana girerlerdi bu imtihanlarda ilk okul sonrası yapılır ve çok zor sorular sorarlardı . genelde türkiyenin en iyi öğrencileri kazanır  yüzbinlerce öğrencide nal toplardı .  kızım ipek  alman lisesini anadoludan taşradan kazanan nadir taleblerden biri idi . okula kaydını yaptırmış bir hafta kadar gidip gelmişti  okul galatasaraya yakındı.ögrecilerin çoğu istanbulun elitlerinin çocukları idi .  ve tatlı kızım eğitimi okulu çok sevmişti . tam o yılda çağlar istanbul  fen lisesini kazanmıştı o da kaydını yaptırdı . ve o da çok başarılı bir çocuktu.  yatılı olarak bir hafta  okula gitti geldi ama okulu ortamı sevmemiş alışamamıştı . bir gün telefon açtı . kayseride  koleje devam etmek istediğini dile getirdi bende  düzenimi  kayseride oturtmuştum . işlerim yolunda idi doğrusu bana buradan ayrılma ve yeniden düzen kurma İstanbul da zor görünüyordu.gözümde işler büyüyordu.herne kadar kayakta tanıdığım prof.dr.ayan gülgönen,aydın aytaç gibi  türkiyeye damgasını vuran kariyer sahibi hekimler beraber çalışma tekliflerini  israrla dile getirselerde içim atmıyordu istanbula gitmeye.şimdi bu yaşımda geriye dönük muhasebe yaptığımda  bunun bir sınıf atlama 1. lige atlama teklifleri oldugunu başa konan şans kuşunu kovaladığım hükmüne kanatine varıyorum . tabii bu tekliflerde ayan beyin alman eşi brigitta nın da  etkisini göz ardı edemem.neyse biz gelelim en çarpıcı yanına  şans ve şanssızlığın.çocukları tekrar istanbuldan kayseriye getirdim . alman lisesi tarihin  ipeğin okuldan alınışı bir ilkmiş .okul idarecileri iyi düşünüp düşünmediğimizi  israrla sorup durdular ve kararımızı  yadırgadılar. imtihan sonu yedekte bekleyen çocuk hemen  kaydını yaptırmış . ailesi  defalarca telefon açarak minnet ve şükranlarını dile getirdiler.bu  bu çocuk için bir şans mı oldu ? onu bilemem .  o gencin bu günlerde nerede olduğuna  bu eğitimi almış olmakla başarılı ve mutlu mu olduğunu takip etmek lazım . allah herkesin gönlüne göre versin şansını açık eylesin...mutluluk ta aslında içimizde ama onu hep dışarda arar dururuz öyle değil mi ????

23 Ekim 2013 Çarşamba

uzak dogu seyahati

2001 senesinde rahmetli torunun stress dolu kaybı sonrası bien tour ile uzakdogu seyahatine çıkmıştık . rehberimiz alev hanım isimli yöreyi iyi bilen tecrübeli bir rehberdi  uçağımız da renkli kişiler vardı .bunlardan biride mahmutpaşada  çanta ticareti ile uğraşan  fethi bey di fethi bey 60 yaşlarında  büyük küçük herkeze agbey diye hitap eden sempatik fiziği de yerinde orta sıklet vital  hareketli biri idi  fizikman bana da bir çala benzerdi . uçağımız körfezde  mola verdi bir kaç saat.önce bankong sonra honkong turlandı çok ekzotik  hayvanlar  yiyecekler e coğrafyada zevkle turladık . Singapur uçağına bindik.fethi bey viskileri su gibi içmeye başladı  hiç ara vermiyor her seferinde fundip yapıyordu. singapura  uçak inerken konuşamıyor ayakta zor durabiliyordu. passport kontrolünde polisten rica ederek onun işlemlerini tamamladım . dr. olduğumu  onun uçakta  çok içtiğini otelde uyursa kendine geleceğini söyledim . anlayış gösterdi . kontrol sonrası dahada kötü oldu onu ancak 4 kişi yürütebiliyorduk . ertesi gün biraz mahcup ve mesafeli idi....benimde  20.10. 2013 PGS uçuşunda kayseriye gelirken yaşadıklarım  parelellik gösteriyor aslında .herkezin bir sebebi var.hey gidi fethi bey...hey...

10 Ekim 2013 Perşembe

burunda yabancı cisim

dün 3 yaşında bir çocuk gördüm poliklinikte . dengeli sakin bir çocuktu.anne babasının ifadesine göre burnuna metal vida sokmuş .  gösterdikleri vidanın aynısını burna soktuğunu ifade ettiler.poliklinikte yüzeyel anestezi ile almak istedim çocuk huysuzlaştı .zaten  suçluluk duygusu ile sakin olan çocuklar daha burna pamuk bile korken( anestezi amaçlı) el freni boşalmış arabalar gibi yörüngeden çıkar ağlamaya başlarlar. böyle  koopere olmayan çocuklarda ameliyathane şartlarında genel anestezi altında uygun aletlerle çıkartmak tavsiye edilen metoddur . bende öne egik bir pozisyon vererek yabancı cismide göremeden küretle arkasına sarkarak çıkartabildim .az da olsa
 aspiration  tehlikesinden dolayı bu tür vakaları entübe etmek riski ortadan kaldıracaktır.tavsiye ederim .

5 Ekim 2013 Cumartesi

lampedusa

Lampedusa tunus italya arasında  ıtalya ya ait ufak bir ada . kuzey afrikadan ve de genelde iç savaş olan ülkelerden canını kurtarmak isteyen ve batı  hayat standartlarından  yararlanmak isteyen dinamik insanların ufak kapasiteleri sınırlı botlarla fırtına ve patlayabilecek  denizlere aldırmadan ulaştıkları ada.son olayda yanan ve batan botta en az 250 kişi hayatını kaybetti . italyada bayraklar yarıya indirilerek yas ilan edildi . karaya ayak basan ve hayatta kalan şanslılar  sığınmacı olarak  muamele görür ve oturum hakkı alırlar .  ilerde de vatandaşlığa geçebilme  mümkün de olabilir.  bu insanar dan çokça tanıdım .bunlar atılımcı dinamik bir yapıya sahip olduklarndan   O ÜLKEDE DİKİŞ TUTTURUP BAŞARILI DA OLABİLİRLER  BİZİM YES SÜNGERDEKİ ŞOFÖRÜMÜZ HALİL ÇIG GİBİ AMA ÇOGU VATAN HASRETİ İLE YANAR TUTUŞURLAR .BUNLARIN FEDAKARLIGI NIN NEMASINI SONRAKİ GENERATİONLAR ALIR ÇOCUKLAR VE TORUNLAR GİBİ ONLAR YENİ ÜLKEDE DOGAR  BÜYÜR VE OKULLARDA EGİTİLİRLER.  O ÜLKENİN YAŞLANAN NUFUSUNA  BU İNSANLAR  CANLILIK GETIRIRLER . gelişmiş sanayi toplumları bu olaylara birazda bu açıdan hoşgörü ile toleranslı yaklaşırlar...

9 Eylül 2013 Pazartesi

odyssea

yanlızlıktan yalnız kalmaktan bizim coğrafyada  çok insan korkar . ortadogu insanı sıcak kanlıdır .  konuşma ihtiyacı diyalog hep vazgeçilmezimizdir.konuşacak biri bulunduğunda ki hep vardır konuşacak bir şey olmasada hemşehrim nerelisin diye diyalog hemen  kurulur  nerelere kadar da gideceği hiç belli olmaz. insanlar böylece zamanın nasıl gçtigininde hiç farkına varmazlar .
yunan destanı Odyssea da   gemide  bulunan tüm tayfalar deniz patlaması ve fırtına sonucu denize dökülür ve hepsi ölürler . ancak gemi direğine tırmanan kaptan boğulmaktan kurtulur. ve direğin ucunda bağırır .NİHAYET  YALNIZIM .yalnız kalan ve yanlızlıktan korkmayan batı insanı  vaktini daha iyi değerlendirir ve üretken de olur .  batı ve  doğu insanı arasındaki bu fark ilerlemeninde  sebebidir bence ...

7 Eylül 2013 Cumartesi

az şeyle mutluluk ve hobbyler

Bir ülkede çok iyi anlaştıkları pek söylenemeyen  bir karı koca varmış genelde hanım sık sık hır gür çıkarır hiç  sademi sade sakinmi sakin evin reisine hiç rahat vermez olayları hep tırmandıran taraf olurmuş  erkek  gösterişli  kontrabasının kalan tek teli ile monoton sayılabilecek resital verir  kendiside bundan pek mutlu olurmuş .bir gün yine bey kontrabası ile uğraştayken hanımı  usanmadın gitti  tek telle  müzik yapmaktan diyerekten başlamış sayıp dökmeye  başkalarının kontrabaslarında 5 tel var ve elleri yukardan aşağıya aşağıdan yukarıya durmadan hareket eder senin elin hep aynı noktada duruyor bu nasıl da bıktırıcı -monoton bir müzik yapma der . dır dır sürerde gider.koca cevaben  ben müzükim ile mutluyum herkez doğru sesi bulmak için ellerini durmadan hareket ettiriyor arıyorlar iyi tonu bulmak için halbuki ben doğru sesi yıllar önce  buldum benim elimi teller üzerinde gezdirmem  gerekmiyor der.  hobyylere  müdahale yok....

6 Eylül 2013 Cuma

amerikalı çöpcü

geçen yılların birinde  amerikada da yılın  en iyi çalışanı ödülü bir çöpçüye verildi . çöpçü bir zenci idi sorarlar  sen işini yaparken  nelere dikkat edersin bak  bunca aday arasından seni seçti jüri ne diyeceksin : adam ben temizlediğim yörede havada  çok yükseklerde uçan uçaklar görürüm .    işimi yaparken  10.000 metre  yüksekte uçan insanlar aşağıya baktıklarında burada işini iyi yapan  bir çöpçü var desinlar isterim . biz buna enttusiasmus deriz  işini yapan işi ne olursa olsun heves  ve iştah ile yapmalı bu  işi yaparken tanrınında destegini  alma demektir .  bu tür iş yapan ülkeleri sayacak olursak  almanya  Japonya  ve diğer  kalkınmış  ülkeleri sayabiliriz...

5 Eylül 2013 Perşembe

tüm güç kullanımı baba -ogul

Bir gün bir baba ve güçlü kuvvetli yetişkin oglu ormanda bir yolda yürürken  ogul yol kenarında büyükçe bir kaya görür ve babasına sorar baba ben bu kayayı  hareket ettirebilirmiyim .? babasıda  ona şayet tüm gücünü kullanırsan  tabii hareket ettirebilirsin .sen güçlü kuvvetli bir delikanlısın sana çok emek verdim der.  genç uğraşır didinir bir türlü kayayı yerinden bile kımıldatamaz. sonunda bak baba tüm gücümü kullandım ama  en ufak bir  değişim olmadı ben yetersiz güçsüz biriyim. halbuki sen oynatabileceğimi söylemiştin dediğinde babası  oğlum çok uğraştın yoruldun ama benim gücümüde yanına alsaydın  mutlaka başarırdık ikimiz birden der .kuvvetlerin  birleşmesi nelere kadir bilmek lazım...