ilk okula orta okula hatta lisenin ilk yıllarına giderken hisarcıkta akranlarımızın kuş lastikleri olurdu bunlar için leylaklardan çatallar yapardık. çarşıdan aldığımız lastik ve deri dende kuş vurmak üzere sılahlarla donanır yani kuş lastiği yapar boynumuza da takardık . serçe götü kahverengi cici denen kuşları avlardık dut mevsimi sığırcık üzüm zamanıda sarıasma avlardık bereketli yerlerde menengiçlikte meyvaların renklendiği zamandı . öyleki ben kendi adıma 16 kuş vurduğum günü bile biliyorum . bu kuşlar vurulup yere düşünce hemen kafasını koparırdık kanı aksın pis olmasın diye.bunları ben orhan soyışık mustafa hüsrevoglu tüylerini yolar ateş yakar içorganlarını temizler tüylerini üter sonrada tavada kızartır afiyetle yerdik tadına doyum olmazdı doğrusu yerken narın kuş kemiklerinin çıtırdısı hala kulaklarımda ve o nefis etin tadı hala damaklarımda diyebilirim . şimdi aynı şeyleri yapabilir miyim sanmıyorum ama bag hayatı ve çocukluk diyelim ve geçelim .
özellikle baharda ve yazın taşların altında akrep yuvaları olurdu bunları kuyruklarından ip ilmiği ile yakalar düz bir zemine isportuyu daire şeklinde dökerdik zavallı akrebi dairenin merkezine kor isportoyu ateşlerdik . akrep kendi etrafında döner ümitsizliğe kapılıncada iğnesini kendine batırarak intihar ederdi tv ve bilgisayarın olmadığı yıllarda bir başka bag eğlencemizdi bu.
sarı sıcakların olduğu temmuz ve ağustos aylarında kurumuş ağaçların en sivri dallarına dambra dediğimiz hayvanlar pike yaparak konar bizde onları tutardık . kuyruğuna ince bir çöp sokarak tekrar tabiata salar uçuşunu seyrederdik...
bahar gelip havalar ısınmaya başladığında kayseri etrafındaki bağlarda da işler başlardı.sogan sarımsak dikilir. fasulye ayçiçeği =şemşamer dikilir aşılar aşlanırdı bunlara yarma aşı denirdi . sıcaklarla beraber soğan sarımsak boy atardı sonbahara doğru patates soğan sarımsak yetişkin hal alınca bağcıların korkulu rüyası kössü bunları çeker kış erzakı olarak bir yerlere depolardı. öyleki dikenlere hiç bir şey kalmazdı . bu dört dişli kör hayvan sese karşı çok hassastı . kimileri kössü gelmesin diye dikimde ayetel kürsüyü 7 kere okumayı kimileride nefesi kuvvetli bir hocanın etkili muskasını önerirdi . bazıları soğan sarımsak alttan çekilirken kazma kürek hatta bel ile düşmanı yakalamak öldürme mücadelesine girerdi . fak denen tuzaklar da kurulur bunu kurmak maharet ister özel teknikler uygulanırdı . keza hassas kulakllarından dolayı plaklar hatta diskette asan bağcılarda olurdu. ama enson garantili yöntemler yer altına konulup kurulan tüfeklerdi bunda mahir bir avcı olan şaban minarecioglu çok tecrübel idi hep başarılı oldu hiç karavana yaşamadık ...ultrason aletlerin magnetik dalgalarınında hayvanları bahçelerden uzak tuttuğu söyleniyor şimdilerde denemedik henüz bu yöntemi...
bağlarda sevimli diyemiyecegimiz bir hayvanda kaplumbaglardı genelde komşu bağına dıvarın o bir yanına transfer edilirlerdi . çıplak arazilerde iyi hacımlı kaplumbağalar kartallar içinde iyi bir besindi. bazen kaya ve taşlara vurarakta mücadelesi yapılırdı...canice ve estetik olmayan bir görüntü yaşanırdı . o yıllarda verem vs gibi hastalıklara da iyi geldiği iddia edilirdi işte bu yüzden sayılarıda yenerek günümüzde iyice azaldı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder