5 Aralık 2012 Çarşamba
ankarada oteler
1950 li yıllarda ankara dedeman oteli ile modern bir tesise kavuştu . yıllarca bu otele rakip gelmedi . tüm dügünler tüm toplantılar burada olurdu varsa dedeman yoksa dedeman . tüm türkiye işlerini halletmek için ankaraya taşınır hali vakti yerinde olanlar bu otelde kalırdı . devlet merkezi ankara idi . lokal oteritelerin pek yetkisi yoktu . tüm teşvikler tüm yargı işleri doviz tahsisleri herşey ama herşey ankarada hallolurdu . dedeman ailesi bu konaklamalardan ve maden işlerinden bayagı nemalanmış zenginleşmişti . kayseride de ahmet turan 27 mayıs caddesinde turan otel ve hamamını açmıştı . o yıllarda evlerde sıhhı tesısat bile yoktu . çok kişi hatta herkez sabah hamama gider orada banyosunu yapar işine öyle giderdi . seks sonrası cunup vaziyetleri herkezi çok tedirgin ederdi allah muhafaza bu vaziyette ruhu teslim eden kendini cehennemde bulurdu adım bile atmak çok ama çok günahtı islam inancına göre . keza kadınlar o yıllarda topluca hamamlara gider hijyenik temizlik yanın da turşulu sazlı sözlü piknik havasında banyo yaparlardı .biz erkek çocuklar 10 yaşı sonrası hamama nadiren götürülürdük osmanlı yaşlı kadınlar ' anam bunun sesi kart horuz sesi olmuş artık getirme diye tavır koyarlardı . zaman zamanda hamamda bir şayia dolanır aman damda erkekler var kadınları dikizliyor diye panik yaşanır çıglıklar bir birine karışırdı . hamamın idaresi natır denen oteriter bir kadına verilirdi . bu kadına kim fazla bahşiş verirse o torpilli ve varlıklıyı kurna dibine oturturdu . garibanlar kurnadan oldukca uzakta yerlerini alırdı . kadınlar arası zaman zaman kıyasıya kavgalar olur .çözümü işi tatlıya baglayanı yine natır olurdu . hamamlar odun ateşi, ve fırınlar gibi kamış ile ısıtılırdı fuel öil kömür ve dogal gaz o yıllarda hiç yoktu.. kayserideki meşhur hamamlar deveci hamamı hunat hamamı ve selahattin hamamı idi . kadı hamamı bizim mahalleden oldukca uzaktı . turan otelinin roofu içkili lokanta olarak yıllarca gidilebilen güzel restoranlardan biri idi rakipsiz çalıştı ve turan ailesini maddeten coşturdu.1983 e iktidara gelen özalın teşvik tedbirleri ile türkiyede yüzbinlerce yatagı olan binlerce otel ve tatil köyleri kuruldu. bu sektör rekabete açıldı kalite hissedilir şekilde hizmetle beraber yükseldi .otel zincirleri oluştu .Rixos gibi. kapital rusya -azeri. kapitali . ankaradaki 1 aralık 2012 tolga imamoglu dügünü için rixosta kaldık .iyi yapılmış bir otel işletmeci rixos. otel dolup taşıyor . pilotlar hostesler civa gibi bakımlı insanlar her yerde göze çarpıyor . otelde yogun olarak cam kullanılmış .dıştan içi göstermeyen camlar . otelin banyosu ve küveti çok ilginçti . suit odada meclisi seyrede seyrede jakuzili uzun bir pazar banyosu yaptık .gece gördügümüz gelin belkide ankaranın en güzel kızı idi. helal sana tolga dedik...
26 Kasım 2012 Pazartesi
24.11.2012 günü pgs saat 08 uçagı ile kayseriden istanbula geldim . İSG hotelde standart bir odam vardı.bunu reseptıondaki bayanlar upgrade yaparak harika kral dairesini bana TAHSİS ETTİLER HİÇ BÖYLE BİR ODADA KALMAMIŞTIM . ... harika.herşey mükemmel. tüm çabalara ragmen kısmeti insanların eksik olursa böyle oluyor istifade edermiyorlar . sanki cennetti burası .keşke cennet standartlarıda böyle yüksek olsa .içime sinmedi dogrusu . . hemen süt beyaz bornuzu giydim ve spa ya indim . aman allahım . bu ne lux bu ne zenginlik . hemen saunaya kendimi attım . 2 seas sponrası sanki yeniden dogdum . . kahvaltı salonuna vardıgımda sanki kuşun sütü bile vardı açık büfede yine içime sinmedi halbuki sadece paylaşmak istemiştim .sonra havataş ile mecidiyeköye kadar nefis manzaralar bogazda yalıları teget de geçerek florya hattına geçtim . abdullah gürsoy sıcacık bir dost nede güzel karşıladı . sohbeti ve ikramları beni birazda olsa stresimden arındırdı . nefis mercedesler sundu . hepsinin kokuları bile insanı bir hoş ediyor . degişik renkler ve modeller . dişine DANIŞ .AMA BEN BUNLARI ÇOKTAN AŞTIM.Bana sarı mauntain bike daha uygun ....oradan deniz otübüsü ile kadıköye vardım . iyot kokusu da bana ilaç gibi geldi kadıköy iskelesinde yagmur trafik ve koşan durmadan koşan insanlar mirkelamı hatırlattı o hem koşar HEMDE DURMADAN ŞARKI SÖYLERDİ BENDE ŞARKILAR MIRILDANARAK SABİHA GÖKŞENE ULAŞTIM.. OLDUKCA ÜŞÜMÜŞTÜM . RECEPTION A rica ettim 10 dakıka sonra sanki büyük sahra çölünün sıcagında saunadaydım yine 2 seans sauna yaparak tüm streslerimden arındım . kral dairesindeki tv ekranı oldukca genişti nefis bir film izledim . gece yarısına dogru o nefis yastıga sarıldım . uyumuşum sabah kalktıgımda saat herzamanki saatti 0630 hemen sportif kıyafetleri giyerek civarı taramaya başladım . bu tur 1 saat kadar sürdü . hava nefisti .yagmurda geceden durmuştu. küveti doldurdum sımsıcaktı . iyice gevşedim . yaşamak ve yaşam gurusu olmak buna derim ben . kahvaltıda özellikle somon dumanlı peyniri sevdim bir de kivi yedim . .haberleri laptopda izleme sonrası kendimi havataş otübüsünde buldum . güzel bir pazar finasın loungunda JB ile devam etti . iyiki kendime bu hafta sonunu ayırmışım bunu galiba sık sık ta yapmalıyım ....
3 Kasım 2012 Cumartesi
Stuttgart ,
ipekleri stuttgart tan yolcuettikten sonra heidelberge kadar devam ettik neckar kenarında güzel bir üniversite şehri . ISG hoteli şehre 10 km kadar uzaklıkta. kahaltısı ve saunası harika . orada yattık . saat 10 da yola revanoşlarak dortuntta kadar devam ettik . zaman zaman otobandan ayrılarak sauerland siegen taraflarını dolaştık . dortmunda unique otele indik suıt 65 Euro. araba parkı içinde 12 euro ödemek gerekti . akşam da nevzatlarla beraberolup hasret giderdik . bir uzak dogu retorantına hemen hauptbahnhof arkasında 2. katta . gittik nefis deniz ürünlerinden 2 şer portıon yedik . kanguru eti bile var. onlara karadeniz den hocanın fındıgından verdik 2 kgr. belkide berlind
ipekleri stuttgart tan yolcuettikten sonra heidelberge kadar devam ettik neckar kenarında güzel bir üniversite şehri . ISG hoteli şehre 10 km kadar uzaklıkta. kahaltısı ve saunası harika . orada yattık . saat 10 da yola revanoşlarak dortuntta kadar devam ettik . zaman zaman otobandan ayrılarak sauerland siegen taraflarını dolaştık . dortmunda unique otele indik suıt 65 Euro. araba parkı içinde 12 euro ödemek gerekti . akşam da nevzatlarla beraberolup hasret giderdik . bir uzak dogu retorantına hemen hauptbahnhof arkasında 2. katta . gittik nefis deniz ürünlerinden 2 şer portıon yedik . kanguru eti bile var. onlara karadeniz den hocanın fındıgından verdik 2 kgr. belkide berlind
2 Kasım 2012 Cuma
kurban bayramı2012

25.ekim 2012 tarihindebu güzel şehri hem araba hemde boot la gezdik.hayran kaldık . ren nehri kenarında bulunan bu 250 bin nufuslu fransız şehri. milattan önce kurulmuş orta çagda. 200 yıllık bir sürede NÖTR DE DAME KATADRELİNİ YAPMIŞ. O NE ESTETİK O NE SABIR HEYKELTRAŞ VE SANATKARLARDA AGZIMIZ AÇIK KALDI . MATBAYI BULAN GÜTENBERG MAİNZ DOGUMLU onu o şehirde çok yüceltmişler heykelini dikip müzesini açmışlar .13 yıl da gütenberg strasburgda kalmış bir marangöz ve bir dökümcü ile de beraberce çalışarak matbanın icadında ana rölü oynamış . onunda bu şehirde özel bir yeri var . heykeli ve müzesi ziyaretcilere açık . keza nopolyonda buralı. onada yenilgilerine ragmen yer var halkın gönlünde . bize matbanın gelişi neredeyse 250 yıl sonra ibrahim müteferrika işimli bir macar ile olmuş kuran basmak günah düşüncesi bize ilmi irfanı geciktirmiş . avrupa parlementosuda modern şehir alanına yapılmış unesco nun ilk kültür mirası strassburg için yapılmış . tüm çevre sulak dümdüz ovalarla çevrili ve çok bereketli . özellikle mısır bugday ve üzüm tarla ve bagları her yanda. alsace da mülhausen bir sanayi şehri makina araba ve tekstıl imalatı agırlıklı bir geşmişi var. 400 arabalık bir oldteimer müzesi var . kaldıgımız semmersheim dan stuttgarta kara ormanların içinden yüksek daglardan geçerek vardık her tarafta nefis manzaralar gördük. sanki uludag atmosferi yaşadık ekim sonunda kar topu bile oynadık .
10 Ekim 2012 Çarşamba
5 Ekim 2012 Cuma
çocuk gözü ile AŞK,
çocugun birine sorarlar sence aşk nedir ? tarif et diye o,da anlatır :
babaannemin beli rahatsızdı egilip dogrulamıyordu . dedem egilip dogrulamayan babaannemin ayak parmaklarındaki tırnaklarına öje sürdü ....bence aşk budur der yaşından beklenmeyen bir olgunluk ile .
tabii herkezin aşkı tarifi farklı olabilir ama aşkın bir hizmet verme ve fedakarlık gösterme yanı hep olmalı .gerçek aşkta egoya pek yer yok...misal olarakta leyla ile mecnuna, romeo ile juliete,kerem ile aslıya bakmak lazım ...sev ve vermekten asla geri durma...dünyada olan fırtınalar koparan tüm olumsuzluklar sevgisizlikten olmakta.pkk nın bir vakitler 2. adamı olarak bilinen parmaksız zeki lakablı şemdin sakık bile aşk ile dagdan indi yakalandı silahı bırakıp öldürmekten vazgeçti.kitap yazdı resim sergisi açtı diyarbakır ceza evinde .incelemeye deger bir hayat ...aşk nelere kadir...
çocugun birine sorarlar sence aşk nedir ? tarif et diye o,da anlatır :
babaannemin beli rahatsızdı egilip dogrulamıyordu . dedem egilip dogrulamayan babaannemin ayak parmaklarındaki tırnaklarına öje sürdü ....bence aşk budur der yaşından beklenmeyen bir olgunluk ile .
tabii herkezin aşkı tarifi farklı olabilir ama aşkın bir hizmet verme ve fedakarlık gösterme yanı hep olmalı .gerçek aşkta egoya pek yer yok...misal olarakta leyla ile mecnuna, romeo ile juliete,kerem ile aslıya bakmak lazım ...sev ve vermekten asla geri durma...dünyada olan fırtınalar koparan tüm olumsuzluklar sevgisizlikten olmakta.pkk nın bir vakitler 2. adamı olarak bilinen parmaksız zeki lakablı şemdin sakık bile aşk ile dagdan indi yakalandı silahı bırakıp öldürmekten vazgeçti.kitap yazdı resim sergisi açtı diyarbakır ceza evinde .incelemeye deger bir hayat ...aşk nelere kadir...
22 Eylül 2012 Cumartesi
İslam peygamberini aşagılayan 2005 deki danimarka karikatürleri bu alemi oldukca meşgul etmişti . şimdide amerikada çekilen bir film uyduruk bir rejisör tarafından çekilmişti bu film . ve fransada yine hz. muh. aşagılayan karikatürler çalkantılara sebeb oldu . cuma namazı camiden çıkan heyecanlı gruplar siyasi gövde gösterisi yapıyor ve batılı ülkeleri bilhassa amerikayı yerden yere vuruyorlar .batılılarda düşünce özgürlügümüz var sanata yön vermemiz mümkün degil diye dayatı yorlar ama tarih boyu bizim cografyada sanatla din hep çatıştı zaten .
Bundan 150 yıl önce başkan Lincoln eşitligi ilan ederek köleligi kardırdı.özellikle amerikanın uçsuz bucaksız verimli tarım alanlarının ekimi biçimi çok fazla insan gücüne ihtiyaç duyardı . afrikadan toplanan genç sıhhatli insanlar gemilerle atlantik ötesine taşındı . diskıriminasyon her alanda vardı zencilerin okullarından başlayarak ötübüste oturacakları yerlere kadar her şey ikiye ayrılmıştı . sıyahlar ve beyazlar . siyahların haklarını elde etmeleri hiç de kolay olmadı . zenci liderler bireysel başkaldırılar bir sürüde cana mal oldu . ama sonund kanun önünde en azından iki renkte eşit kılındı . özellikle 1960 lı yıllarda sydney power filmleri izlemiştik çogunun konusu da sosyal içerikli diskriminasyondu .
6 Eylül 2012 Perşembe
cruiser seyahatleri
gelmiş geçmiş en populer cruiser gemisi TİTANİC ti diyebiliriz. o yıllarda bu transatlantikler avrupa ve amerika arasında yolcu taşırlardı . batmaz diyebilinen bu gemi batınca insanların bu tür seyahatlere ilgisi azaldı insanlar korkmuştu.yetmişli yıllarda tekrar populer oldu deniz seyahatleri ama fyatlar ancak zenginlerin ödeyebilecegi fiyatlardı hıgh sosyeteye hitap ederlerdi . gemiler daha çok italyan seyahat şirketlerine ait gemilerdi norveç ve amerika şirketleride rekabet halindelerdi . 2011 yılında COSTA gemilerinden biri italya yakınlarında sahili yalayarak geçerken kaptan da kız arkadaşına el sallarken ne olduysa oldu bu devasa gemi burnunu havaya vererek battı . açık denizde batmamış olması titanıc benzeri bir faciayı önledi . bu olay görsel media da öyle anlatıldıki insanların kurüze seyahatlerine ilgisi oldukça azaldı . tabi buda fiyatlara yansıdı . fiyatlar en az 3 misli düştü . seyahatte geniş halk kitlelerinin dikkatini çekti. bu tür turlar halka inmiş oldu . ben 3 costa turuna avrupa hastanesindeki arkadaşlarımla katıldım . ilki baltık başkentleri turu . 2. amsterdam çıkışlı ingiltere fransa turu . 3.ise batı akdeniz turu . bu seyahat zevk olmaktan öte bir eziyetti 40 derecede sarı sıcaklarda portofina ve capri adasını ziyaret bir eziyetti benim için . 4. turu kızım oglum ve torunlarla beraber katıldık, ki 14 kişi idik hüsamettin bey ve öznur hanımla . istanbul çıkışlı dubrovnik venedig bari katakolon,izmir ist . buda MSC divina gemisi ile yapıldı . iklim olarak ta fiyat olarakta güzeldi . böyle bir turu rahmetli gündogduda çok istemişti ömrü vefa etmedi .
18 Ağustos 2012 Cumartesi
eski bayramlar
türkiyede 70 li yıllara kadar bayramlarda seyahat diye bir mefhum yoktu . zaten akdenizde alanyada banana ince kumda bir ufak tesis marmaris ve kuşadasındada bir kaç mütevazi otel işletmesi vardı.bayramlarda insanlar bir araya gelir yahni ve pilav yeme öncesi bayram namazı kılınır . aile mezarlıgı ziyaret edilir . sonrada mis gibi yahni ve pilav etrafında cem olunurdu . özellikle özal ıktidarları sırasında yapılan, teşvikli sayısız 5 yıldızlı otel ve tatil köyleri ile türkiyenin tüm sahilleri şenlendi . gazete ve televizyonlarda turizm şirketlerinin insanı baştan çıkaran ilanları insanların bayram tatili planları yapmalarına yol açtı .2010 lu yıllar geldigimizde yüzbinler tatil yapar oldu. kimseler artık birbiri ile bayramlaşmak istemiyor . arabasına atlayan, uçaga binen kendini deniz kenarına atıyor . her bütçeye göre ülkede tatil imkanı var .özellikle bayram arefesi ve sonrasında yollar tam bir çile çekme denemesi oluyor. yüzlerce kaza yüzlerce ölüm ve yaralı bilançoları çıkıyor . ama insanlar motife bir şekilde işlerine dönüyorlar.
17 Ağustos 2012 Cuma
Kayserideki bagcılık,
dostum düşünür ve yazar halit erkiletlioglu son yazdıgı kitapta kayserili olmanın üç şartı var diyor .
1 .kayseride dogmak
2.kayserli bir eş ile evli olmak
3.bagı olmak.
1950 lerden önce kayseri geniş bir ovanın merkezinde , kale etrafında yerleşik bir orta anadolu şehridir . erciyesin buzulları yagan kar ve yagmurlar bu derin havzada su göllerinide hep besler . yazları çok sıcak kışlarıda çok soguk geçer bu kentin . üstelik merkezde yaşam alanlarının içinde dericilik yapılan tabakhaneler de çok sayıda faaliyettedir . bilhassa yaz günleri tabakhanalerden dayanılmaz boyutta kokular yayılır etrafa hijyenik olmayan bu ortamlarda sinekler sivrisinekler cirit atar şehir halkına yaşamı zehir ederler . Bu koku ve insektler den kurtulmak isteyen şehir halkı erciyes eteklerindeki yaylalara daha dogrusu şehrin etrafındaki yüksek konumlu yerleri seçerler kendilerine yazı geçirmek için . bagcılıgın temel nedeni daha serin ve daha havası suyu hijyenik mekanlar aramaktan gelir . insanlar burada huzur bulurlar kendilerine bahçe ve baglar yaparlar evleinin kavun karpuzu domates biberi ve her türlü meyva agaçlarından toplanan meyveler yazın kurutularakta tüm kış tüketilir . bu şehirde insanlar çarşı pazara eskiden bu kadar bagımlı degilllerdi kendi ürettikleri kendilerine çokca yeterdi .şehirdeki eski evlerin zerzembi dedigimiz bodrumları birer besin doposu idi ...
dostum düşünür ve yazar halit erkiletlioglu son yazdıgı kitapta kayserili olmanın üç şartı var diyor .
1 .kayseride dogmak
2.kayserli bir eş ile evli olmak
3.bagı olmak.
1950 lerden önce kayseri geniş bir ovanın merkezinde , kale etrafında yerleşik bir orta anadolu şehridir . erciyesin buzulları yagan kar ve yagmurlar bu derin havzada su göllerinide hep besler . yazları çok sıcak kışlarıda çok soguk geçer bu kentin . üstelik merkezde yaşam alanlarının içinde dericilik yapılan tabakhaneler de çok sayıda faaliyettedir . bilhassa yaz günleri tabakhanalerden dayanılmaz boyutta kokular yayılır etrafa hijyenik olmayan bu ortamlarda sinekler sivrisinekler cirit atar şehir halkına yaşamı zehir ederler . Bu koku ve insektler den kurtulmak isteyen şehir halkı erciyes eteklerindeki yaylalara daha dogrusu şehrin etrafındaki yüksek konumlu yerleri seçerler kendilerine yazı geçirmek için . bagcılıgın temel nedeni daha serin ve daha havası suyu hijyenik mekanlar aramaktan gelir . insanlar burada huzur bulurlar kendilerine bahçe ve baglar yaparlar evleinin kavun karpuzu domates biberi ve her türlü meyva agaçlarından toplanan meyveler yazın kurutularakta tüm kış tüketilir . bu şehirde insanlar çarşı pazara eskiden bu kadar bagımlı degilllerdi kendi ürettikleri kendilerine çokca yeterdi .şehirdeki eski evlerin zerzembi dedigimiz bodrumları birer besin doposu idi ...
Profesyonel sporcu,
Amatör sporcu sporun her dalında sporu aklına gelince yapan, yarışmalara katılma arzu ve isteginde olmayan sporu salt beden ve ruh saglıgı için yapan kişidir .bunlar yarışmalara katılmadıkları için disiplinize bir beslenme ve vucut kabiliyetlerini durmadan yükselten çalışmalarada ihtiyaç duymazlar . rahat gönüllerine göre yaşar gezer ve tozar hayatın tüm nimetlerinden yine gönüllerince haz alıp mutlu bir yaşam arzularlar .
halbuki profesyonel sporcular sporu bir meslek olarak kabul eden ona göre disiplinize yaşamak ve beslenmek zorunda olan kişilerdir .yurt içi ve yurt dışı yarışmalara katılır ya bireysel yada takım olarak yarışlarda hep önde olmak konan odülleri armaganları kazanmak isterler.profesyonel sporcu çok, ama çok disiplinli yaşamak beslenmek zorundadır .herşeyi internasyonel normlara göre ayarlamalıdırlar . yatması belli saatte , kalkması belli saatte olmak zorundadır . beslenmeye çok özen göstermelidir . tüm istek ve arzularına gem vurmak ve hiçbirşeyin dozunu kaçırmamak üzere yaşamalıdır. her şeye ama herşeye ilmi esaslarla yaklaşmalıdır, aksi halde yarışa katılanlar bunları sollar bunlarada nal toplarlar.Bu futbolda da aynı yüksek atlamada aynı tüm sporun branşlarında da aynıdır .
Amatör sporcu sporun her dalında sporu aklına gelince yapan, yarışmalara katılma arzu ve isteginde olmayan sporu salt beden ve ruh saglıgı için yapan kişidir .bunlar yarışmalara katılmadıkları için disiplinize bir beslenme ve vucut kabiliyetlerini durmadan yükselten çalışmalarada ihtiyaç duymazlar . rahat gönüllerine göre yaşar gezer ve tozar hayatın tüm nimetlerinden yine gönüllerince haz alıp mutlu bir yaşam arzularlar .
halbuki profesyonel sporcular sporu bir meslek olarak kabul eden ona göre disiplinize yaşamak ve beslenmek zorunda olan kişilerdir .yurt içi ve yurt dışı yarışmalara katılır ya bireysel yada takım olarak yarışlarda hep önde olmak konan odülleri armaganları kazanmak isterler.profesyonel sporcu çok, ama çok disiplinli yaşamak beslenmek zorundadır .herşeyi internasyonel normlara göre ayarlamalıdırlar . yatması belli saatte , kalkması belli saatte olmak zorundadır . beslenmeye çok özen göstermelidir . tüm istek ve arzularına gem vurmak ve hiçbirşeyin dozunu kaçırmamak üzere yaşamalıdır. her şeye ama herşeye ilmi esaslarla yaklaşmalıdır, aksi halde yarışa katılanlar bunları sollar bunlarada nal toplarlar.Bu futbolda da aynı yüksek atlamada aynı tüm sporun branşlarında da aynıdır .
16 Ağustos 2012 Perşembe
Kronik kulak iltihapları ve kulak kurtları,
1980 yılında hijyene çok deger verilen bir batı ülkesinden , vatanıma kesin dönüş yaptıgımda ülkemde hijyen şartları bu kadar gelişmemişti . hergün muayenehanemde ülkenin her yanından gelen bir sürü hasta bakardım . bilhassa yaz günleri sarı sıcakların bastırdıgı temmuz agustos aylarında kulaklarında kronik iltihabı olan hastalarda " kulaga kurt düştü" dedikleri tablo ile karşılaşırdım . böyle manzaraları 10 yıl çalıştıgım almanyanın hiç bir hastanesinde görmemiştim . ala turka tuvaletlerde ki açık lagımlarda, bunları kırsal kesimlerde hala görüyoruz ,yaz aylarında sinek yavrusu ,larvalar fosseptik çukurda binlercesi kıpır kıpır dans eder vaziyette yaşar ve çogalırlar. dikkatle aşagıya bakanlar bunları kıpır kıpır hareketli görürler .akıntılı kulakta da manzara aynıdır. larvalar kulak yoluna sinegin pisleyip, yumurtasını bırakması ile hayatiyet kazanan larvalar, iç kısımlara ulaşır ve akıntının iltihabın pislikleri ile beslenir büyür dayanılamayan sancılara sebeb olurlar . tedavide topik anestezik damla ve meçlerle felç olan kendini bırakan larvalar tektek kulak boşluklarından mikroskop altında alınıp çıkarılırlar . bir keresinde 11 adet kurt çıkardıgımı hatırlıyorum . hayat standardının yükselmesi ile hijyene dikkat eden kesimlerde yıllardır bu estetik olmayan tabloya hiç rastlamadım. saglıgın temeli hijyendir...
1980 yılında hijyene çok deger verilen bir batı ülkesinden , vatanıma kesin dönüş yaptıgımda ülkemde hijyen şartları bu kadar gelişmemişti . hergün muayenehanemde ülkenin her yanından gelen bir sürü hasta bakardım . bilhassa yaz günleri sarı sıcakların bastırdıgı temmuz agustos aylarında kulaklarında kronik iltihabı olan hastalarda " kulaga kurt düştü" dedikleri tablo ile karşılaşırdım . böyle manzaraları 10 yıl çalıştıgım almanyanın hiç bir hastanesinde görmemiştim . ala turka tuvaletlerde ki açık lagımlarda, bunları kırsal kesimlerde hala görüyoruz ,yaz aylarında sinek yavrusu ,larvalar fosseptik çukurda binlercesi kıpır kıpır dans eder vaziyette yaşar ve çogalırlar. dikkatle aşagıya bakanlar bunları kıpır kıpır hareketli görürler .akıntılı kulakta da manzara aynıdır. larvalar kulak yoluna sinegin pisleyip, yumurtasını bırakması ile hayatiyet kazanan larvalar, iç kısımlara ulaşır ve akıntının iltihabın pislikleri ile beslenir büyür dayanılamayan sancılara sebeb olurlar . tedavide topik anestezik damla ve meçlerle felç olan kendini bırakan larvalar tektek kulak boşluklarından mikroskop altında alınıp çıkarılırlar . bir keresinde 11 adet kurt çıkardıgımı hatırlıyorum . hayat standardının yükselmesi ile hijyene dikkat eden kesimlerde yıllardır bu estetik olmayan tabloya hiç rastlamadım. saglıgın temeli hijyendir...
14 Ağustos 2012 Salı
sevgili dostlar,
Erciyes hastanesine başlayalı neredeyse 3 ay oluyor . nede çabuk geçiyor günler. bu üç ayda ramazanı da bitirmek üzereyiz . yeni ortama adapte olmam hiçde zor olmadı . yıllardır empati duyguları ile yüklü faaliyet göstermem ve hep ekmem ,sayesinde bu geçiş süreci çok kolay oldu benim için .belli bir hasta portföyüm süratle oluştu . bu süreçte bana yardımcı olan tüm arkadaş akraba ve hemşehrilerime sonsuz teşşekkür ediyorum . hastanemizin civarında çeşitli istikametlere kalkan yüzlerce otubüs var .buda ulaşımı çok ama çokta kolay kılıyor merkezi bir konumumuz var .buraya, şehrin özellikle güneyinden geliyor hastalar . hinterland danda gelenlerde küçümsenmeyecek orandadır . çok sıcak bir yazı geçirmemiz ve de ramazan belkide ivmeyi olumsuz etkilemiştir . tekrar hepinize teşşekkürler.
Erciyes hastanesine başlayalı neredeyse 3 ay oluyor . nede çabuk geçiyor günler. bu üç ayda ramazanı da bitirmek üzereyiz . yeni ortama adapte olmam hiçde zor olmadı . yıllardır empati duyguları ile yüklü faaliyet göstermem ve hep ekmem ,sayesinde bu geçiş süreci çok kolay oldu benim için .belli bir hasta portföyüm süratle oluştu . bu süreçte bana yardımcı olan tüm arkadaş akraba ve hemşehrilerime sonsuz teşşekkür ediyorum . hastanemizin civarında çeşitli istikametlere kalkan yüzlerce otubüs var .buda ulaşımı çok ama çokta kolay kılıyor merkezi bir konumumuz var .buraya, şehrin özellikle güneyinden geliyor hastalar . hinterland danda gelenlerde küçümsenmeyecek orandadır . çok sıcak bir yazı geçirmemiz ve de ramazan belkide ivmeyi olumsuz etkilemiştir . tekrar hepinize teşşekkürler.
9 Ağustos 2012 Perşembe
Antibiyotiklerin keşfini 1943 yılında Alexander Fleming yapmiştır kendisi bir ingiliz kimyacıdır . küflü bir peynir parcacıgının petri kutusundaki besi yerine düşmesi sonucu bu muhteşem keşfi insanlıga kazandırmıştır . küflü peynirin etrafında besi yerinde var olan bakteriler yok olmuş, mikroplar üreyememiştir. zamanla antibiogramların uygulanışıda bu prensibe dayanır . belli bir plan dahilinde mikrop üremiş besi yerine antibiotikler yerleştirilir en etkili, antiyotik etrafında halka şeklinde genişce bir alan bakterilerden ari görülürken , etkisiz antibiyotigin etrafında silme üreme görülür . tabi hastalarada en tesirli antibiyotik hangisi ise o verilir . günümüzde dirençli bakteriler çogalmıştır . onlarda mutasyona ugrayarak hayatta kalabilme ve neslini devam ettirmek isterler . bu da bir temel içgüdüdür. neslin devamıdır . 1943 öncesi bilhassa üst solunum yolları enfeksiyonu sonu sıkca görülen mastoiditler hep abseye dönüşürdü. kulak arkasında şişlik agrı ve ateş tabloya eşlik ederdi öyleki terminal safhalarda beyin içi koplikasyonu olarak menenjit beyin absesi yüz siniri felci ve damar trombozları sıkca görülürdü . bu vakalara mutlaka ameliyat yapılır hayatı tehlike ortadan kaldılılırdı. günümüzde güçlü antibiyotikler sayesinde bu tür komplikasyonları artık hiçgörmüyoruz diyebiliriz. ne büyük bir buluş Alexander Flemingin buluşu degilmi . ?
7 Ağustos 2012 Salı
İran savunma bakanı bugün verdigi mesaj da suriye sonrası sıranın türkiyeye katara ve suudi arabistana gelecegini vurguluyor. tüylerim diken diken oldu .ne olduda güney komşumuz suriyede herşey birdendegişti ve kaos ortamı oluştu . büyük patron yoksa kürtlerin denize ulaşmaları için kuzey suriyede bir korudor gerektini benimsemesi daha güçlü bir kurdistan istemesi mi yatıyor tüm bunların altında. ve daha güçlü bir devlette türkiye ve irandanda topraklar ister.şu anki güney dogudaki gerilla savaşının tırmanması da sebebsiz degil . ılımlı islam arap baharının bu cografyaya ısmarlama getirdikleri diyebiliriz ülkemizdede mistik hava gittikce agırlaşmakta mahalle baskısını tüm laik kesim ciddi şekilde hissetmekte . halbuki mantık akıl ve batıya özgü yaşam şekli ülkemizde cumhuriyet sonrası nasılda zemin bulmuş filiznenip gelişmişti. tüm bu agaca gelen kökleri yavaş yavaş kestik. agaç kurumak üzere.agaç bir daha da dal verir yeşerirmi ?hiç sanmıyorum .özgür iradeler artık ipotek altında . şimdi var sada cemaat yoksada teba.fikri hür, vicdanı hür nesiller artık yetişmeyecek mi bu ülkede ? önümüzdeki yıllar bu şartlarda güzelliklere hiç de gebe görünmüyor ne dersiniz ?
6 Ağustos 2012 Pazartesi
1950 li yıllarda şimdi dogum evi ve kayseri sanayi odasının bulundugu yerlere pervane yöresi denirdi. burada sarımsaklı suyu ile sulanan geniş verimli tarım alanları tarla ve bahçeler vardı. her tarla kanallarla sulanabilirdi . bahçeciligi iyi bilen bunu meslek edinmiş bahceciler vardı .onlar yazdan domatesi seçerler çekirdeklerini alır kuruturlar kış gelincede o çekirdeklerden fideler yaparlar bunları da baharda tarla ve bahçelere stil olarak dikerlerdi . yaz geldiginde küfelerle her ev domates alır ve bunları kışa salça olarak degerlendirirlerdi . çok bereketli idi tarlalar . burada patlıcan biber kavun karpuz her türlü sebze bolca bereketle yetişirdi . aynı şekilde talas altında kabak karpuz olurdu burası kıraçtı. yine anbarda kavun karpuz eşşiz rayihada yetişirdi . küresel ısınma eksoz şehirlerin yogun göç alması dogadaki dengeleri temelden sarstı . yine hisarcık talas ve civardaki bag ve bahçelerdede verim oldukca düştü o mis bi kirazlar kaysı dut ve erik armut elma eski havasında hiç degilller . bereketi temelden bozuldu . meyva sebze olarak tam çukurovaya bagımlı hale geldik .allah sonunu hayır eyleye .
4 Ağustos 2012 Cumartesi
Aralıklarla yapılan yaz ve kış tatillleri motivasyon açısından insan bedeni ve ruhu için çok faydalıdır . ben yıllar önce aldıgım bir kararla her iki ayda bir tatil yapmaya çok dikkat ettim . bugün beden ve ruh saglıgı yerinde olan bir hekim olarakta bunu herkeze tavsiye ediyorum . mekan degiştirme degişik insanlarla bir araya gelme insanı rutin dedigimiz monotonluktan kurtarır insana soluk alma şansı kazandırır . insan tatil sonrası işini yaşadıgı mekanları evini çocuklarını daha dogrusu baglı oldugu ilişkileri tekrar özler ve onların kıymetini takdir eder şükreder.bugün sıhhatimiz yerinde ama yarın ne olacagını hiç birimiz bilemiyoruz. belki bedenen hareket bile edemiyecegimiz zamanlar bizi de enseleyebilir . bu nedenle bile fırsat yoksa dahi fırsat yaratmalıyız Holliday için .hepinize iyi tatilller.
3 Ağustos 2012 Cuma
Poliklinige müracaat eden hastaların neredeyse yarısı sinüzitim var şikayeti ile gelir.sinüsler buruna komşu kemik odalarıdır. soludugumuz havanın nemlendirilmesi ısıtılması görevini yaparlar . ve her bir sinüs ostiyum dedigimiz bir pencere ile buruna baglıdır. nezle grip gibi hastalıklarda pencereler daralır hatta kapanarak sinüslerin havalanması engellenir. havasız kalan odalarda bakteriler ürer iltihap başlar. bunlara ateş genizde akıntı baş agrısı belirtileri eşlik eder. teşhis genelde muayene ve hasta hikayesini dinlemekle konur . şüpheli durumlarda çekilen basit bir yüz sinüsleri grafisi tanıyı netleştirir . gerekirse aha detaylı bilgisayarlı röntgenler çekilir . (CT) tedavide geniş spektrumlu antibiyotikler, burun pasajını açacak damlalar, agrı varsa analjezikler ve antihistaminikler kullanılır . tedaviyi şikayetler azaldı diye kesmemek gerekir. aksi halde hastalık tablosu residiv gösterir tekrarlar. enaz tedaviye 15 gün devam edilmelidir . medikal tedaviye cevap vermeyen kronik sinüzitlere fonksiyonel sinüs cerrahisi yöntemleriyle yaklaşılır sonuçlar eski klasik ameliyatlara göre daha yüz güldürücüdür .
2 Ağustos 2012 Perşembe
Günümüz insanının en çok müzdarip oldugu hastalıkların başında geliyor allerjiler.soludugumuz havada yedigimiz gıdalarda içtigimiz sıvılarda giydigimiz giysilerde hep allergen dedigimiz alerjiyi tetikleyen ajanlar bulunuyor . kalitesiz yakıtlardan atmosfere karışan ajanlar bilhassa solunum yollarını uyarıyor . meyilli olan kişilerde kronik bronşitten astıma kadar hastalıklara sebep oluyor.yine kış bitipte bahar gelip bitkisel flora canlandıgında havaya karışan çiçeklerin çayır ve otların polenleri allerjik bünyeli kişilerde hapşırık tıksırık gözlerde sulanma kızarma ve kaşınma ile hayat kalitesini yaşam sevincini olumsuz etkiliyor . yedigimiz organık olmayan yiyeceklerdeki katkı maddeleri boyalar mide bagırsak sisteminde ve cildimizde allerjik bir sürü belirtiler verirler.yine giydigimiz giysilerde petrol den üretilen sentetik karışımlar yogun bir şekilde kumaş imalatında kullanılıyor . bu kumaşların deri ile teması allerjık reaksiyonlara sebep oluyor. bayanların aksesuar olarak kullandıkları takılar krom nikel gibi agır metallerden yapılıyor bunların deri ile temas yerlerindede allerjik lezyonlar görmekteyiz .
özetlersek: dogal ve organik olarak beslenmeliyiz. fastfoodlardan uzak durmalıyız . solunum yollarımızı havanın çok yogun kirli oldugu zamanlarda korumalıyız. giysileri dogal lifler ihtiva eden pamuklu yünlü olacak şekilde seçmeliyiz . aksesuar olarak kullanılan agır metallerden uzak durmalıyız .
özetlersek: dogal ve organik olarak beslenmeliyiz. fastfoodlardan uzak durmalıyız . solunum yollarımızı havanın çok yogun kirli oldugu zamanlarda korumalıyız. giysileri dogal lifler ihtiva eden pamuklu yünlü olacak şekilde seçmeliyiz . aksesuar olarak kullanılan agır metallerden uzak durmalıyız .
29 Temmuz 2012 Pazar
küresel ısınma ve cografyamıza etkileri dün rasim hocanın cami hoparlöründen anosu ile ilk defa hisedildi gülmersu yönetimi suların daha ölçülü kullanılması yönünde ricada bulunmuş reservler azaldı diye . hocada birkaç kere komşuları duyarlı olmaya davet etti .mayısta haziranda mevsim normlarına göre çok serin aylardı. temmuzda birden ısındı bahçedeki zambak yaprakları neredeyse kurudu . onlar gölge yerleri sever. tüm endişem hozan baglarda ki kuru otlar bir tutuşsa tüm çevremizdeki bitti örtüsü cayır cayır yanar allah korusun . üstelik çevre bilincide çok kişide malesef çok güdük...böyle bir durumda itfaiyenin söndürmesini bekler çogunluk . halbüki felaketin komşularca yok edilmesi konusunuda hep beraber tartışmalıyız . erciyesin eteginde yaylada bu kadar sıcak olunca adana akdeniz nasıl diye hiç sormayın . 49 derece bile gölgede ölçülmüş. ben size en iyisi karlı bır kış resmi sunayım sizleri biraz serinletmek amacım ...üstelik ramazan ayındayız da...
20 Temmuz 2012 Cuma
yaz gelmeyecek mi ? havalar hiç ısınmıyacak mı ? diye yakarırken işte bastırdı yakan kavuran sarı sıcaklar .kısa süren bahar ve yagışlar sonu tüm yeşşillikler sararıp yok oldu. hertaraf monoton bir ot rengi ile kaplandı.güneşte degil yumurta haşlamak güveç bile pişebilir . gölgede 37 derece ...ögle saatlerinde dışarda kimseler gözükmüyor dogruda degil dolaşmak...evlerin içi yalıtımda sayesinde oldukca serin . kapı pencerelerden içeri sımsıcak rahatsız eden hava doluyor...onun için gündüz hep kapalılar.kışı karı şimdiden çok özledim . sıcak kanlı biri olarak herhalde metabolizmam çok yüksek .sauna sonrası pul kar üzerine yatmak gibisi de yok...zevkler arasında...işte bir resim gültepe parkı sabah yürüyüşünde arkadaşlarla beraber .
30 Haziran 2012 Cumartesi
Sevgili dostlarım,
04.06.2012 itibarı ile hastalarımı artık Özel ERCİYES hastanesinde tedavi edecegim .Allah utandırmasın . Herşeyin başıda beden ve ruh saglıgı degilmi . Başarının sırrıda özellikle meslegimizde ,derin empatiden geçiyor. insan paylaşmasını da bilmeli . Hırs ve ihtirasına da gem vurmalı . Ömrümüzde ne dikdatörler gördük . Gaddafiden başlayalım mı saymaya ...? Neredeler şimdi .?Ne trajik sonlar bunlar .Hepside tarihte yerlerini aldılar ve alacaklar...
04.06.2012 itibarı ile hastalarımı artık Özel ERCİYES hastanesinde tedavi edecegim .Allah utandırmasın . Herşeyin başıda beden ve ruh saglıgı degilmi . Başarının sırrıda özellikle meslegimizde ,derin empatiden geçiyor. insan paylaşmasını da bilmeli . Hırs ve ihtirasına da gem vurmalı . Ömrümüzde ne dikdatörler gördük . Gaddafiden başlayalım mı saymaya ...? Neredeler şimdi .?Ne trajik sonlar bunlar .Hepside tarihte yerlerini aldılar ve alacaklar...
13 Haziran 2012 Çarşamba
erciyes hastanesi-kayseri
04.06.2012 günü taze bir nefes taze bir başlangıç.inşallah herşey düşündügümüz gibi gelişir. özel erciyes hastanesinde sempatik ve dar bir alanda poliklinik faaliyetine başlasdık tüm muayene ekipmanları up to date ...son teknolojık ürünler . herşey mükemmel .....sekreter ayşe günde iyi niyetli ve mesuliyetlerinin bilincinde biri . en büyük avantajımızda hastanenin lokalizasyonu.seydiburhaneddin çıkışlı otobüslerin harman oldugu bir yerdeyiz...
22 Mayıs 2012 Salı
Karadeniz turu
arkadaşlarımla 19 mayıs tatilini de fırsat bilerek samsundan ayder yaylası ve uzun göle kadar cografyayı yeniden nostaljık olarak yaşadım . sahil yolu harika sayısız tüneller trafigi oldukca rahatlatmış . ak parti iktidarı güney dogu ve karadenizde çok aktif.güzel şeyler yapılmış.dönüşte hamsi köy de pilav-fasülye vede sütlaç yedik .sümela manastırı zigana geçidi . sakal tutan kızıldag sivas üzeri kayseriye döndük . arkadaşlarım çok mutlular. karayollarında seyreden otübüsler oldukca azalmış restaurantlar WC ler bomboş.trendler degişmiş ulaşım uçaklarla yapılır olmuş...
16 Mayıs 2012 Çarşamba
24 Mart 2012 Cumartesi
gelecek endişesi
positif yapılı insan ile negatif yapılı insan arasındaki en büyük ve belirgi fark işte bu özelikten ileri geliyor . gelecekten endişe duyanlar depresyona ve melankoliye yatkın oluyor ve hayatın hazzına güzelliklerine uzak kalıyorlar . halbuki positif yapılı olanlar gelecek endişesi pek taşımıyorlar tıpkı her sabah parkta gördügümüz ekmek yiyen iştahlı güvercinler gibi . onlara birileri hergün ekmek atıyor. onlar acaba yarın atmazlarmı diye eminim hiç endişe taşımıyorlar . insan oglu yaradılıştan çokca melankoli ve depresiv egilimli yaradılmış...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)