5 Aralık 2012 Çarşamba

ankarada oteler

1950 li yıllarda ankara dedeman oteli ile modern bir tesise kavuştu . yıllarca bu otele rakip gelmedi . tüm dügünler tüm toplantılar burada olurdu varsa dedeman yoksa dedeman . tüm türkiye işlerini halletmek için ankaraya taşınır hali vakti yerinde olanlar bu otelde kalırdı . devlet merkezi ankara idi . lokal oteritelerin pek yetkisi yoktu . tüm teşvikler tüm yargı işleri doviz tahsisleri herşey ama herşey ankarada hallolurdu . dedeman ailesi bu konaklamalardan  ve maden işlerinden bayagı nemalanmış zenginleşmişti .  kayseride de ahmet turan 27 mayıs caddesinde turan otel ve hamamını açmıştı . o yıllarda evlerde sıhhı tesısat bile yoktu . çok kişi hatta herkez sabah  hamama gider orada banyosunu yapar işine öyle giderdi . seks sonrası cunup vaziyetleri herkezi  çok tedirgin ederdi allah muhafaza  bu vaziyette ruhu teslim eden kendini cehennemde bulurdu adım bile atmak çok ama çok günahtı islam inancına göre . keza kadınlar o yıllarda  topluca hamamlara gider hijyenik temizlik  yanın da turşulu sazlı sözlü piknik havasında banyo yaparlardı .biz erkek çocuklar 10 yaşı sonrası hamama  nadiren götürülürdük osmanlı yaşlı kadınlar ' anam bunun sesi kart horuz sesi olmuş artık getirme diye tavır koyarlardı . zaman zamanda  hamamda bir şayia dolanır aman damda erkekler var  kadınları dikizliyor diye panik yaşanır çıglıklar bir birine karışırdı . hamamın idaresi natır denen oteriter bir kadına verilirdi . bu kadına kim fazla bahşiş verirse o  torpilli ve varlıklıyı kurna dibine oturturdu . garibanlar kurnadan oldukca uzakta yerlerini alırdı .  kadınlar arası zaman zaman kıyasıya kavgalar olur .çözümü  işi tatlıya baglayanı yine natır olurdu . hamamlar odun ateşi, ve fırınlar gibi kamış ile ısıtılırdı fuel öil kömür ve dogal gaz o yıllarda hiç yoktu..  kayserideki meşhur hamamlar deveci hamamı hunat hamamı ve selahattin hamamı idi . kadı hamamı bizim mahalleden oldukca uzaktı . turan otelinin roofu içkili lokanta olarak yıllarca gidilebilen güzel restoranlardan biri idi rakipsiz çalıştı ve turan ailesini maddeten coşturdu.1983 e iktidara gelen özalın teşvik tedbirleri ile türkiyede yüzbinlerce yatagı olan binlerce otel ve tatil köyleri kuruldu. bu sektör rekabete açıldı kalite hissedilir şekilde hizmetle beraber yükseldi .otel zincirleri oluştu .Rixos gibi. kapital rusya -azeri. kapitali . ankaradaki 1 aralık 2012 tolga  imamoglu dügünü için rixosta kaldık .iyi yapılmış bir otel işletmeci rixos. otel dolup taşıyor . pilotlar hostesler civa gibi bakımlı insanlar her yerde göze çarpıyor . otelde yogun olarak cam kullanılmış .dıştan içi göstermeyen camlar . otelin  banyosu ve küveti çok ilginçti . suit odada meclisi seyrede seyrede jakuzili uzun bir pazar banyosu yaptık .gece gördügümüz gelin belkide ankaranın en güzel kızı idi. helal sana tolga dedik...

26 Kasım 2012 Pazartesi

24.11.2012 günü pgs saat 08 uçagı ile kayseriden istanbula geldim . İSG hotelde standart bir odam vardı.bunu reseptıondaki  bayanlar upgrade yaparak harika kral dairesini bana TAHSİS ETTİLER HİÇ BÖYLE BİR ODADA KALMAMIŞTIM . ... harika.herşey mükemmel. tüm çabalara ragmen kısmeti insanların eksik olursa böyle oluyor istifade edermiyorlar . sanki cennetti burası .keşke cennet standartlarıda böyle yüksek olsa .içime sinmedi dogrusu . . hemen süt beyaz bornuzu giydim ve spa ya indim . aman allahım . bu ne lux bu ne zenginlik . hemen saunaya kendimi attım . 2 seas sponrası sanki yeniden dogdum . . kahvaltı salonuna vardıgımda sanki kuşun sütü bile vardı açık büfede yine içime sinmedi halbuki sadece paylaşmak istemiştim .sonra havataş  ile mecidiyeköye kadar nefis manzaralar bogazda yalıları teget de geçerek florya hattına  geçtim . abdullah gürsoy sıcacık bir dost nede güzel karşıladı . sohbeti ve ikramları beni birazda olsa stresimden arındırdı . nefis mercedesler sundu . hepsinin kokuları bile insanı bir hoş ediyor . degişik renkler ve modeller . dişine DANIŞ .AMA BEN BUNLARI ÇOKTAN AŞTIM.Bana sarı mauntain bike daha uygun ....oradan deniz otübüsü ile kadıköye vardım . iyot kokusu da bana ilaç gibi geldi kadıköy iskelesinde  yagmur trafik ve koşan durmadan koşan insanlar mirkelamı hatırlattı o hem koşar HEMDE DURMADAN ŞARKI SÖYLERDİ BENDE ŞARKILAR MIRILDANARAK SABİHA GÖKŞENE ULAŞTIM.. OLDUKCA ÜŞÜMÜŞTÜM . RECEPTION A rica ettim 10 dakıka sonra sanki büyük sahra çölünün sıcagında saunadaydım yine 2 seans sauna yaparak tüm streslerimden arındım . kral dairesindeki tv ekranı oldukca genişti nefis bir film izledim . gece yarısına dogru o nefis yastıga sarıldım . uyumuşum sabah kalktıgımda saat herzamanki saatti 0630  hemen sportif kıyafetleri giyerek civarı taramaya başladım .  bu tur 1 saat kadar sürdü . hava nefisti .yagmurda geceden durmuştu.  küveti doldurdum sımsıcaktı .  iyice gevşedim . yaşamak ve yaşam gurusu olmak buna derim ben . kahvaltıda özellikle somon dumanlı peyniri sevdim bir de kivi yedim . .haberleri laptopda izleme sonrası kendimi havataş otübüsünde buldum .  güzel bir pazar finasın loungunda  JB ile devam etti . iyiki kendime bu hafta sonunu ayırmışım bunu galiba sık sık ta yapmalıyım ....

3 Kasım 2012 Cumartesi

Stuttgart ,
ipekleri stuttgart tan yolcuettikten sonra heidelberge kadar  devam ettik neckar kenarında  güzel bir üniversite şehri . ISG hoteli şehre 10 km kadar uzaklıkta.  kahaltısı ve saunası harika . orada yattık . saat 10 da yola revanoşlarak dortuntta kadar devam ettik . zaman zaman otobandan ayrılarak sauerland siegen taraflarını dolaştık .  dortmunda unique otele indik  suıt 65 Euro.  araba parkı içinde 12  euro ödemek gerekti .   akşam da nevzatlarla beraberolup hasret giderdik .  bir uzak dogu retorantına hemen hauptbahnhof arkasında 2. katta . gittik nefis deniz ürünlerinden 2 şer portıon yedik . kanguru eti bile var. onlara karadeniz den hocanın fındıgından verdik 2 kgr.  belkide berlind

2 Kasım 2012 Cuma

kurban bayramı2012

Strassburg,
25.ekim 2012 tarihindebu güzel şehri hem araba hemde boot la gezdik.hayran kaldık . ren nehri   kenarında bulunan bu 250 bin nufuslu fransız şehri. milattan önce kurulmuş orta çagda.  200 yıllık bir sürede NÖTR DE DAME  KATADRELİNİ YAPMIŞ. O NE ESTETİK O NE SABIR HEYKELTRAŞ VE SANATKARLARDA AGZIMIZ AÇIK KALDI . MATBAYI BULAN GÜTENBERG MAİNZ DOGUMLU onu o şehirde çok yüceltmişler heykelini dikip müzesini  açmışlar .13 yıl da gütenberg strasburgda  kalmış bir marangöz ve bir dökümcü ile de  beraberce çalışarak matbanın icadında  ana rölü oynamış . onunda bu şehirde özel bir yeri var .  heykeli ve müzesi ziyaretcilere açık . keza nopolyonda buralı. onada yenilgilerine ragmen yer var halkın gönlünde .  bize matbanın gelişi neredeyse 250 yıl sonra ibrahim müteferrika işimli bir macar ile  olmuş kuran basmak günah düşüncesi bize ilmi irfanı  geciktirmiş . avrupa parlementosuda modern şehir alanına yapılmış unesco nun ilk kültür mirası  strassburg için yapılmış .  tüm çevre sulak dümdüz ovalarla çevrili ve çok bereketli . özellikle mısır bugday ve üzüm tarla ve bagları  her yanda.  alsace da  mülhausen bir sanayi şehri makina   araba  ve tekstıl imalatı agırlıklı bir geşmişi var. 400 arabalık bir oldteimer müzesi var . kaldıgımız semmersheim dan stuttgarta  kara ormanların içinden yüksek daglardan geçerek vardık her tarafta nefis  manzaralar gördük. sanki uludag atmosferi yaşadık ekim sonunda kar topu bile oynadık .

5 Ekim 2012 Cuma

çocuk gözü ile AŞK,
çocugun birine sorarlar sence aşk  nedir ? tarif et diye o,da anlatır :
babaannemin  beli rahatsızdı egilip dogrulamıyordu . dedem egilip dogrulamayan babaannemin ayak  parmaklarındaki  tırnaklarına öje sürdü ....bence aşk budur der yaşından beklenmeyen bir olgunluk ile .
tabii herkezin aşkı tarifi farklı olabilir ama aşkın bir hizmet verme ve fedakarlık gösterme yanı hep olmalı .gerçek aşkta egoya pek yer yok...misal olarakta leyla ile mecnuna,  romeo ile juliete,kerem ile aslıya bakmak lazım ...sev ve vermekten asla  geri durma...dünyada olan fırtınalar koparan tüm olumsuzluklar sevgisizlikten olmakta.pkk nın bir vakitler 2. adamı olarak bilinen parmaksız zeki lakablı  şemdin sakık  bile aşk ile dagdan indi  yakalandı silahı bırakıp öldürmekten vazgeçti.kitap yazdı resim sergisi açtı diyarbakır ceza evinde .incelemeye deger bir hayat ...aşk nelere kadir...

22 Eylül 2012 Cumartesi

İslam peygamberini aşagılayan 2005 deki danimarka karikatürleri bu alemi oldukca meşgul etmişti . şimdide amerikada çekilen bir film  uyduruk bir rejisör tarafından çekilmişti bu film .  ve fransada  yine hz. muh. aşagılayan karikatürler çalkantılara sebeb oldu .  cuma namazı camiden çıkan  heyecanlı gruplar siyasi  gövde gösterisi yapıyor ve batılı ülkeleri bilhassa amerikayı yerden yere vuruyorlar .batılılarda düşünce özgürlügümüz var sanata yön vermemiz mümkün degil diye dayatı yorlar ama tarih boyu bizim cografyada sanatla din hep çatıştı zaten .
Bundan 150 yıl önce  başkan Lincoln eşitligi ilan ederek köleligi kardırdı.özellikle amerikanın uçsuz bucaksız verimli tarım alanlarının ekimi biçimi  çok fazla insan gücüne ihtiyaç duyardı . afrikadan toplanan genç sıhhatli insanlar  gemilerle  atlantik ötesine taşındı .   diskıriminasyon her alanda  vardı zencilerin  okullarından başlayarak ötübüste oturacakları yerlere kadar her şey ikiye ayrılmıştı .  sıyahlar ve beyazlar . siyahların haklarını elde etmeleri hiç de kolay olmadı .   zenci liderler  bireysel başkaldırılar   bir sürüde  cana mal oldu .  ama sonund kanun önünde en azından iki renkte eşit kılındı . özellikle 1960 lı yıllarda  sydney  power filmleri  izlemiştik çogunun konusu  da sosyal içerikli diskriminasyondu .

6 Eylül 2012 Perşembe

cruiser seyahatleri

gelmiş geçmiş en populer cruiser  gemisi TİTANİC ti diyebiliriz. o yıllarda  bu transatlantikler avrupa ve amerika arasında yolcu taşırlardı . batmaz diyebilinen bu gemi batınca  insanların bu tür seyahatlere ilgisi azaldı insanlar korkmuştu.yetmişli yıllarda tekrar populer oldu deniz seyahatleri ama fyatlar ancak  zenginlerin ödeyebilecegi fiyatlardı hıgh sosyeteye  hitap ederlerdi . gemiler daha çok italyan seyahat şirketlerine ait gemilerdi  norveç  ve amerika şirketleride  rekabet halindelerdi . 2011  yılında COSTA gemilerinden biri  italya yakınlarında sahili yalayarak geçerken kaptan da kız arkadaşına el sallarken ne olduysa oldu bu devasa gemi  burnunu havaya vererek battı .  açık denizde batmamış olması titanıc benzeri bir faciayı önledi . bu olay görsel  media da öyle anlatıldıki insanların kurüze seyahatlerine ilgisi oldukça azaldı . tabi buda fiyatlara yansıdı . fiyatlar en az 3  misli düştü .  seyahatte geniş halk kitlelerinin dikkatini çekti. bu tür turlar halka inmiş oldu . ben  3 costa turuna  avrupa hastanesindeki arkadaşlarımla katıldım . ilki baltık başkentleri turu . 2. amsterdam çıkışlı ingiltere fransa turu . 3.ise batı akdeniz turu .  bu seyahat zevk olmaktan öte bir eziyetti 40 derecede  sarı sıcaklarda portofina ve capri  adasını ziyaret bir eziyetti benim için . 4. turu kızım oglum ve torunlarla beraber katıldık, ki 14 kişi idik hüsamettin bey ve öznur hanımla .  istanbul çıkışlı  dubrovnik venedig bari   katakolon,izmir ist . buda MSC divina gemisi ile yapıldı . iklim olarak ta fiyat olarakta güzeldi . böyle bir turu rahmetli gündogduda çok istemişti ömrü vefa etmedi .

18 Ağustos 2012 Cumartesi

eski bayramlar

türkiyede 70 li yıllara kadar bayramlarda seyahat diye bir mefhum yoktu .  zaten akdenizde alanyada banana ince kumda  bir ufak tesis marmaris ve kuşadasındada bir kaç mütevazi otel işletmesi vardı.bayramlarda insanlar bir araya gelir  yahni ve pilav yeme  öncesi bayram namazı kılınır .  aile mezarlıgı ziyaret edilir . sonrada mis gibi yahni ve pilav etrafında cem olunurdu .  özellikle  özal ıktidarları sırasında yapılan, teşvikli sayısız 5 yıldızlı otel ve tatil köyleri ile türkiyenin tüm sahilleri şenlendi .  gazete ve televizyonlarda turizm şirketlerinin insanı baştan çıkaran ilanları insanların  bayram tatili planları yapmalarına yol açtı .2010 lu yıllar geldigimizde yüzbinler tatil yapar oldu. kimseler artık birbiri ile bayramlaşmak istemiyor .  arabasına atlayan,  uçaga binen kendini deniz kenarına atıyor . her bütçeye göre ülkede tatil imkanı var .özellikle  bayram arefesi ve sonrasında yollar tam bir çile çekme denemesi oluyor. yüzlerce kaza yüzlerce ölüm ve yaralı bilançoları çıkıyor . ama insanlar motife bir şekilde işlerine dönüyorlar.

17 Ağustos 2012 Cuma

Kayserideki bagcılık,
dostum düşünür ve yazar halit erkiletlioglu son yazdıgı kitapta kayserili olmanın üç şartı var diyor .
1 .kayseride dogmak
2.kayserli bir eş ile evli olmak
3.bagı olmak.
 1950 lerden önce kayseri   geniş bir ovanın merkezinde , kale etrafında  yerleşik bir orta anadolu şehridir .  erciyesin buzulları yagan kar ve yagmurlar bu derin havzada su göllerinide hep besler .  yazları çok sıcak kışlarıda çok soguk geçer bu kentin .  üstelik merkezde yaşam alanlarının içinde dericilik yapılan tabakhaneler de çok sayıda faaliyettedir . bilhassa yaz günleri tabakhanalerden dayanılmaz boyutta kokular yayılır etrafa  hijyenik olmayan bu ortamlarda sinekler sivrisinekler cirit atar  şehir halkına yaşamı zehir ederler . Bu koku ve insektler den kurtulmak isteyen şehir halkı   erciyes eteklerindeki yaylalara daha dogrusu şehrin etrafındaki yüksek  konumlu yerleri seçerler kendilerine yazı geçirmek için . bagcılıgın temel nedeni  daha serin ve daha  havası suyu hijyenik mekanlar aramaktan  gelir .  insanlar burada huzur bulurlar kendilerine bahçe ve  baglar yaparlar evleinin kavun karpuzu  domates biberi ve her türlü meyva agaçlarından toplanan meyveler yazın kurutularakta tüm kış tüketilir . bu şehirde insanlar çarşı pazara eskiden bu kadar bagımlı degilllerdi kendi ürettikleri kendilerine çokca yeterdi .şehirdeki eski evlerin  zerzembi dedigimiz bodrumları birer besin doposu idi ...
Profesyonel sporcu,
Amatör sporcu sporun her dalında sporu aklına gelince yapan,  yarışmalara katılma arzu ve isteginde olmayan sporu salt beden ve ruh saglıgı için yapan kişidir .bunlar yarışmalara katılmadıkları için  disiplinize bir beslenme  ve vucut kabiliyetlerini  durmadan yükselten çalışmalarada ihtiyaç duymazlar . rahat gönüllerine göre yaşar gezer ve tozar hayatın tüm nimetlerinden  yine gönüllerince haz alıp mutlu bir yaşam arzularlar .
halbuki profesyonel sporcular  sporu bir meslek olarak kabul eden ona göre disiplinize yaşamak ve beslenmek zorunda olan kişilerdir .yurt içi ve yurt dışı yarışmalara katılır ya bireysel yada takım olarak  yarışlarda hep önde olmak konan odülleri  armaganları kazanmak isterler.profesyonel sporcu çok, ama çok disiplinli yaşamak beslenmek zorundadır .herşeyi  internasyonel normlara göre ayarlamalıdırlar . yatması belli saatte , kalkması belli saatte olmak zorundadır . beslenmeye  çok özen göstermelidir . tüm istek ve arzularına gem vurmak ve hiçbirşeyin dozunu kaçırmamak üzere yaşamalıdır.  her şeye ama herşeye ilmi esaslarla yaklaşmalıdır, aksi halde yarışa katılanlar bunları sollar bunlarada nal toplarlar.Bu futbolda da aynı yüksek atlamada aynı  tüm sporun branşlarında da aynıdır .

16 Ağustos 2012 Perşembe

Kronik kulak iltihapları  ve kulak kurtları,
1980 yılında hijyene çok deger verilen bir batı ülkesinden , vatanıma kesin dönüş yaptıgımda  ülkemde  hijyen şartları bu kadar  gelişmemişti . hergün muayenehanemde  ülkenin her yanından gelen bir sürü hasta bakardım .  bilhassa  yaz günleri sarı sıcakların bastırdıgı  temmuz agustos aylarında kulaklarında kronik iltihabı olan  hastalarda " kulaga kurt düştü" dedikleri  tablo ile karşılaşırdım .  böyle manzaraları   10 yıl çalıştıgım   almanyanın hiç bir hastanesinde görmemiştim . ala turka tuvaletlerde ki açık lagımlarda, bunları kırsal kesimlerde hala görüyoruz ,yaz aylarında sinek yavrusu ,larvalar fosseptik çukurda binlercesi kıpır kıpır  dans eder vaziyette yaşar ve çogalırlar.  dikkatle aşagıya bakanlar bunları kıpır kıpır hareketli  görürler .akıntılı kulakta da manzara  aynıdır. larvalar kulak yoluna sinegin  pisleyip, yumurtasını bırakması ile  hayatiyet kazanan larvalar, iç kısımlara ulaşır ve akıntının iltihabın pislikleri ile beslenir büyür dayanılamayan sancılara sebeb olurlar . tedavide  topik anestezik damla ve meçlerle  felç olan  kendini bırakan  larvalar tektek  kulak boşluklarından mikroskop altında  alınıp  çıkarılırlar . bir keresinde 11 adet kurt çıkardıgımı hatırlıyorum . hayat standardının yükselmesi ile  hijyene dikkat eden kesimlerde  yıllardır bu  estetik olmayan tabloya hiç rastlamadım. saglıgın temeli hijyendir...

14 Ağustos 2012 Salı

sevgili dostlar,
Erciyes hastanesine başlayalı neredeyse 3 ay oluyor .  nede çabuk geçiyor günler. bu üç ayda ramazanı da bitirmek üzereyiz . yeni ortama adapte olmam hiçde zor olmadı . yıllardır empati duyguları ile yüklü faaliyet göstermem ve hep ekmem ,sayesinde bu geçiş süreci çok kolay oldu benim için .belli bir hasta portföyüm süratle oluştu . bu süreçte bana yardımcı olan tüm arkadaş akraba  ve hemşehrilerime sonsuz  teşşekkür ediyorum . hastanemizin   civarında çeşitli istikametlere kalkan yüzlerce otubüs var .buda ulaşımı çok ama çokta kolay kılıyor merkezi bir konumumuz var .buraya,  şehrin özellikle güneyinden geliyor hastalar . hinterland danda   gelenlerde küçümsenmeyecek orandadır . çok sıcak bir yazı geçirmemiz ve de ramazan belkide ivmeyi olumsuz etkilemiştir . tekrar hepinize teşşekkürler.

9 Ağustos 2012 Perşembe

Antibiyotiklerin keşfini 1943 yılında Alexander Fleming  yapmiştır kendisi bir ingiliz kimyacıdır . küflü bir  peynir parcacıgının petri  kutusundaki  besi yerine düşmesi sonucu bu muhteşem keşfi insanlıga kazandırmıştır . küflü  peynirin etrafında besi yerinde var olan bakteriler yok olmuş, mikroplar   üreyememiştir. zamanla antibiogramların uygulanışıda bu prensibe dayanır . belli bir plan dahilinde  mikrop üremiş besi yerine  antibiotikler yerleştirilir  en etkili,  antiyotik etrafında  halka şeklinde genişce bir alan  bakterilerden ari görülürken , etkisiz antibiyotigin etrafında silme üreme görülür . tabi hastalarada en tesirli antibiyotik hangisi ise o verilir . günümüzde dirençli bakteriler çogalmıştır . onlarda mutasyona ugrayarak hayatta kalabilme ve neslini devam ettirmek isterler .  bu da bir temel içgüdüdür. neslin devamıdır . 1943 öncesi  bilhassa  üst solunum yolları enfeksiyonu sonu sıkca görülen mastoiditler hep abseye dönüşürdü.  kulak arkasında şişlik agrı ve ateş tabloya eşlik ederdi öyleki terminal safhalarda  beyin içi  koplikasyonu olarak menenjit beyin absesi yüz siniri felci ve damar trombozları sıkca görülürdü .  bu vakalara mutlaka ameliyat yapılır hayatı tehlike ortadan kaldılılırdı. günümüzde güçlü antibiyotikler sayesinde bu tür komplikasyonları artık hiçgörmüyoruz diyebiliriz.  ne büyük bir buluş Alexander Flemingin buluşu degilmi . ?

7 Ağustos 2012 Salı

İran savunma bakanı bugün verdigi mesaj da suriye sonrası sıranın türkiyeye katara ve suudi arabistana gelecegini vurguluyor. tüylerim diken diken oldu .ne olduda güney komşumuz suriyede herşey birdendegişti ve kaos ortamı oluştu .  büyük patron yoksa  kürtlerin denize ulaşmaları için kuzey suriyede  bir korudor gerektini benimsemesi daha güçlü bir kurdistan istemesi mi yatıyor tüm bunların altında. ve daha güçlü bir devlette türkiye ve irandanda topraklar ister.şu anki güney dogudaki gerilla savaşının tırmanması da sebebsiz degil . ılımlı islam arap baharının  bu cografyaya ısmarlama getirdikleri diyebiliriz ülkemizdede mistik hava gittikce agırlaşmakta  mahalle baskısını tüm laik kesim ciddi şekilde hissetmekte .  halbuki mantık akıl ve batıya özgü yaşam şekli ülkemizde  cumhuriyet sonrası nasılda zemin bulmuş filiznenip gelişmişti.  tüm bu agaca  gelen kökleri yavaş yavaş kestik. agaç kurumak üzere.agaç   bir daha da dal verir yeşerirmi ?hiç sanmıyorum .özgür iradeler artık ipotek altında .  şimdi var sada cemaat yoksada  teba.fikri hür, vicdanı hür nesiller artık yetişmeyecek mi bu ülkede ? önümüzdeki yıllar  bu şartlarda güzelliklere hiç de gebe görünmüyor ne dersiniz ?

6 Ağustos 2012 Pazartesi

1950 li yıllarda  şimdi dogum evi ve kayseri sanayi odasının bulundugu yerlere pervane  yöresi denirdi. burada  sarımsaklı suyu ile  sulanan geniş verimli tarım alanları  tarla ve bahçeler vardı. her tarla kanallarla sulanabilirdi . bahçeciligi iyi bilen bunu meslek edinmiş bahceciler vardı .onlar yazdan domatesi seçerler çekirdeklerini alır kuruturlar kış gelincede o çekirdeklerden fideler yaparlar bunları da baharda tarla ve bahçelere stil olarak dikerlerdi . yaz geldiginde küfelerle her ev domates alır ve bunları kışa  salça olarak degerlendirirlerdi . çok bereketli idi tarlalar . burada patlıcan biber kavun karpuz her türlü sebze  bolca bereketle yetişirdi .  aynı şekilde talas altında kabak karpuz olurdu burası kıraçtı. yine anbarda kavun karpuz eşşiz rayihada yetişirdi . küresel ısınma eksoz  şehirlerin yogun göç alması dogadaki dengeleri temelden sarstı . yine hisarcık talas ve civardaki bag ve bahçelerdede verim oldukca düştü o mis bi kirazlar kaysı dut ve erik armut elma eski havasında hiç degilller . bereketi temelden bozuldu . meyva sebze olarak tam çukurovaya bagımlı hale geldik .allah sonunu hayır eyleye .

4 Ağustos 2012 Cumartesi

Aralıklarla yapılan yaz ve kış tatillleri motivasyon açısından insan bedeni ve ruhu için çok faydalıdır .  ben yıllar önce aldıgım bir kararla her iki ayda bir tatil yapmaya çok dikkat ettim . bugün beden ve ruh saglıgı yerinde olan bir hekim olarakta bunu herkeze tavsiye ediyorum . mekan degiştirme degişik insanlarla bir araya gelme insanı rutin dedigimiz monotonluktan kurtarır insana soluk alma şansı kazandırır . insan tatil sonrası işini  yaşadıgı mekanları evini çocuklarını daha dogrusu baglı oldugu ilişkileri tekrar özler ve onların kıymetini takdir eder şükreder.bugün sıhhatimiz yerinde ama yarın ne olacagını hiç birimiz bilemiyoruz. belki bedenen hareket bile edemiyecegimiz zamanlar bizi de enseleyebilir .  bu nedenle bile fırsat yoksa dahi fırsat yaratmalıyız Holliday için .hepinize iyi tatilller.

3 Ağustos 2012 Cuma

Poliklinige müracaat eden hastaların neredeyse yarısı  sinüzitim var şikayeti ile gelir.sinüsler buruna komşu kemik odalarıdır. soludugumuz  havanın nemlendirilmesi ısıtılması görevini yaparlar . ve her bir sinüs ostiyum dedigimiz bir pencere ile buruna baglıdır.  nezle grip gibi hastalıklarda  pencereler daralır hatta kapanarak  sinüslerin havalanması engellenir. havasız kalan odalarda bakteriler ürer iltihap başlar. bunlara ateş  genizde akıntı baş agrısı  belirtileri eşlik eder. teşhis genelde muayene ve hasta hikayesini dinlemekle konur .  şüpheli durumlarda çekilen basit bir yüz sinüsleri grafisi tanıyı netleştirir . gerekirse aha detaylı bilgisayarlı röntgenler çekilir . (CT) tedavide geniş spektrumlu antibiyotikler, burun pasajını açacak damlalar,  agrı varsa analjezikler ve antihistaminikler kullanılır . tedaviyi şikayetler azaldı diye kesmemek gerekir. aksi halde hastalık tablosu residiv gösterir tekrarlar. enaz tedaviye 15 gün devam edilmelidir .  medikal tedaviye cevap vermeyen kronik sinüzitlere fonksiyonel sinüs cerrahisi yöntemleriyle yaklaşılır sonuçlar eski klasik ameliyatlara göre daha yüz güldürücüdür .

2 Ağustos 2012 Perşembe

Günümüz insanının en çok müzdarip oldugu hastalıkların başında geliyor allerjiler.soludugumuz havada  yedigimiz gıdalarda içtigimiz sıvılarda giydigimiz giysilerde hep allergen dedigimiz  alerjiyi tetikleyen ajanlar bulunuyor . kalitesiz yakıtlardan atmosfere karışan ajanlar bilhassa solunum yollarını uyarıyor . meyilli olan kişilerde kronik bronşitten astıma kadar hastalıklara sebep oluyor.yine kış bitipte bahar gelip bitkisel flora canlandıgında havaya karışan çiçeklerin  çayır ve otların polenleri allerjik bünyeli kişilerde hapşırık tıksırık gözlerde sulanma kızarma ve kaşınma ile hayat kalitesini yaşam sevincini olumsuz etkiliyor . yedigimiz organık olmayan yiyeceklerdeki katkı maddeleri  boyalar  mide bagırsak sisteminde  ve cildimizde allerjik bir sürü  belirtiler verirler.yine giydigimiz giysilerde petrol den üretilen sentetik karışımlar yogun bir şekilde  kumaş imalatında kullanılıyor  . bu kumaşların deri ile teması allerjık reaksiyonlara sebep oluyor.  bayanların  aksesuar olarak kullandıkları takılar  krom nikel gibi agır metallerden yapılıyor  bunların deri ile temas yerlerindede allerjik  lezyonlar görmekteyiz .
özetlersek: dogal ve organik olarak beslenmeliyiz.  fastfoodlardan uzak durmalıyız .  solunum yollarımızı havanın  çok yogun kirli oldugu zamanlarda korumalıyız. giysileri dogal lifler ihtiva eden pamuklu yünlü olacak şekilde seçmeliyiz . aksesuar olarak  kullanılan agır metallerden uzak durmalıyız .

29 Temmuz 2012 Pazar

küresel ısınma ve cografyamıza etkileri  dün rasim hocanın cami hoparlöründen anosu ile ilk defa hisedildi gülmersu yönetimi suların daha ölçülü kullanılması yönünde ricada bulunmuş reservler azaldı diye . hocada birkaç kere komşuları duyarlı olmaya davet etti .mayısta haziranda mevsim normlarına göre çok serin aylardı. temmuzda birden ısındı  bahçedeki zambak yaprakları neredeyse kurudu . onlar gölge yerleri sever.  tüm endişem hozan baglarda ki kuru otlar bir tutuşsa tüm çevremizdeki bitti örtüsü cayır cayır yanar allah korusun . üstelik çevre bilincide çok kişide malesef çok güdük...böyle bir durumda itfaiyenin söndürmesini bekler çogunluk . halbüki felaketin komşularca yok edilmesi konusunuda hep beraber tartışmalıyız . erciyesin eteginde  yaylada bu kadar sıcak olunca  adana akdeniz nasıl diye hiç sormayın . 49 derece bile gölgede ölçülmüş. ben size en iyisi karlı bır kış resmi  sunayım sizleri biraz serinletmek amacım ...üstelik ramazan ayındayız da...

20 Temmuz 2012 Cuma

yaz gelmeyecek mi ? havalar hiç ısınmıyacak mı ? diye yakarırken işte bastırdı yakan kavuran sarı sıcaklar .kısa süren bahar ve yagışlar sonu tüm yeşşillikler sararıp yok oldu. hertaraf monoton bir ot rengi ile kaplandı.güneşte degil yumurta haşlamak  güveç bile  pişebilir . gölgede 37  derece ...ögle saatlerinde dışarda kimseler gözükmüyor dogruda degil dolaşmak...evlerin içi yalıtımda sayesinde oldukca serin . kapı pencerelerden içeri sımsıcak rahatsız eden hava doluyor...onun için gündüz hep kapalılar.kışı karı şimdiden çok özledim .  sıcak kanlı biri olarak  herhalde metabolizmam çok yüksek .sauna sonrası pul kar üzerine yatmak gibisi de yok...zevkler arasında...işte bir resim gültepe parkı sabah yürüyüşünde arkadaşlarla beraber .

30 Haziran 2012 Cumartesi

Sevgili dostlarım,
04.06.2012 itibarı ile  hastalarımı artık Özel ERCİYES hastanesinde  tedavi edecegim .Allah utandırmasın . Herşeyin başıda  beden ve ruh saglıgı degilmi . Başarının sırrıda özellikle meslegimizde ,derin empatiden geçiyor. insan paylaşmasını da bilmeli . Hırs ve ihtirasına da gem vurmalı . Ömrümüzde ne dikdatörler gördük . Gaddafiden başlayalım mı saymaya ...? Neredeler şimdi .?Ne trajik sonlar bunlar .Hepside tarihte yerlerini aldılar ve alacaklar...

13 Haziran 2012 Çarşamba

erciyes hastanesi-kayseri

04.06.2012 günü taze bir nefes taze bir başlangıç.inşallah  herşey düşündügümüz gibi gelişir. özel erciyes hastanesinde sempatik ve dar bir alanda poliklinik faaliyetine başlasdık tüm muayene ekipmanları up to date ...son teknolojık ürünler . herşey mükemmel .....sekreter ayşe günde iyi niyetli ve mesuliyetlerinin bilincinde biri . en büyük avantajımızda hastanenin lokalizasyonu.seydiburhaneddin çıkışlı otobüslerin harman oldugu bir yerdeyiz...

22 Mayıs 2012 Salı

Karadeniz turu

arkadaşlarımla 19 mayıs tatilini de fırsat bilerek samsundan ayder yaylası ve uzun göle kadar  cografyayı yeniden nostaljık olarak yaşadım . sahil yolu harika sayısız tüneller trafigi  oldukca rahatlatmış .  ak parti iktidarı güney dogu ve karadenizde çok aktif.güzel şeyler yapılmış.dönüşte  hamsi köy de pilav-fasülye vede sütlaç yedik .sümela manastırı zigana geçidi . sakal tutan kızıldag sivas üzeri kayseriye döndük . arkadaşlarım çok mutlular. karayollarında seyreden otübüsler oldukca azalmış restaurantlar WC ler bomboş.trendler degişmiş ulaşım uçaklarla yapılır olmuş...
reyhan'nın başındaki sepet çamaşır mandalı sepetidir.hisarcıktan bir resim ...

16 Mayıs 2012 Çarşamba

dün  ümit hocam ile  'dünya her gün yeniden kurulur felsefesi ' ile koşuşturduk. Dar ama  mutlu bir dünyada olmayı  şaşaya hep tercih ettim .ederim.iyiki varsın sevgili hocam . yine beraberce kahkahalar attık .bolca da güldük.kocaman  cüceler konusunda degilmi ? slm.Nihal hanımada...

24 Mart 2012 Cumartesi

gelecek endişesi

positif yapılı insan ile negatif yapılı insan arasındaki en büyük  ve belirgi fark işte bu özelikten ileri geliyor . gelecekten endişe duyanlar  depresyona ve melankoliye yatkın oluyor ve hayatın hazzına güzelliklerine uzak kalıyorlar . halbuki positif yapılı olanlar gelecek endişesi pek taşımıyorlar tıpkı her sabah parkta gördügümüz ekmek yiyen iştahlı güvercinler gibi . onlara birileri hergün ekmek atıyor. onlar acaba yarın atmazlarmı diye eminim hiç endişe taşımıyorlar .  insan oglu yaradılıştan çokca melankoli ve depresiv egilimli yaradılmış...