17 aralıktan bugüne bir hafta geçti sular durulmadı . düşüncelerimi özetlemek isterim .
başbakan millet iradesine saygılı olun diyor % 50 oy almışım seçimle geldim ancak seçimle giderim diyor . haklı aslında ama yolsuzluk yoksulla mücadele edecegiz şiarımız düsturumuz bu derken yolsuzluk ve rüşvet başını almış gitmiş ak partililer ve partiye sırtını dayayanlar da oldukça palazlandılar bindikleri arabalardan yaşadıkları mekanlara kadar herşey para var hemde kolay kazanılın paralar diye basbas bagırıyor.alışverişleri de deli gibi hesapsız kolay kazanılan paralarla yapılıyor göze batıyor. bu kadrolar maddeden yoksul dedgimiz kesimdendi .nitekim bakan gülerin oglunun evinde milyon eurolar para sayma makinaları bulunuyor . belliki ya rüşvet aldı veya yolsuzluga aracılık etti . babası etkili ve yetkili koskoca bir iş işleri bakanı .baba güler sanki çok normalmiş gibi villasını sattıda ordan gelen paraydı diyor pişkince.başbakan bir hafta boyunca bu bir politik mühendislik oyunu santajı diyor . olayı yumuşatmaya çalıştı bekledi fırtınanın yatışması için . halkın beklentisi ise hemen karar vermesi ve 4 bakanıda azletmesi yönündeydi . tabii bu arada yargıyı ve poliside yürütmenin emrine verdi .bir sürü süratli atama ve sürgünler gerçekleştı . yolsuzlukları yapan savcıya kendi yanlısı bir savcı da eklemekle komisyon oluşturdu bunlar sade vatandaşlarında dikkatini çektimi bilemiyorum . halbuki yargı ve polis birgün herkeze lazım olabilir.politize edilmemeli .
son mahhalli SEÇİMLERDE AK PARTİDEN AYTAÇ DURAKIN ADAY OLMAMASINI İSTEMİŞ AYTAÇ TA MHP den aday olup adanada 3.kez kazanınca muslukları kısmış bunu bir yere yazar ve 22 kez müfettişler salar üzerine aytaç herseferinde de aklanır .bazen bu kadarda insafsız olabiliyor.
istanbul emniyet müdürlügüne atanan selami altınok ta aksaray valiliginden APAR TOPAR BU MEVKİYE ATANDI BU POSİTON NA ŞİMDİYE KADAR HEP BÜYÜK ŞAHİRLERDEN POLİS OLAN EMNİYEY MÜDÜRLERİ ATANMIŞTI . bu mega kent te bu kapasitesi sınırlı yandaşa teslim edilmelimiydi .?
amerika büyükelçisine bu işlere bulaşıyorsun diye de esti gürledi adamcagız kılıçtaroglu ile bir araya gelmişti sadece gerekirse sınır dışı ederiz dedi, karnını kaşıyan adamın gururunu okşadı böylece kasımpaşalı amerikaya bile fırça çekebiliyordu dünya lideri idi .. amerika sert çıktı bilmem bu konuyu bir daha dillendirebilecek mi .?
bu arada hemencecik bir genelge yayınlayarak gazetecilerinde emniyete girişlerini yasakladı .
sözcüsü hüseyin çelikte fet. güleni kastederek çıktıgın kapıyı sert kapama diye göndermede bulundu...
başbakanımız gül yapraklı pakistan gezisi öncesi yaptıgı karadeniz gezi ve mitinglerinde fasılasız esti gürledi trabzonda kendisini kefenlerle karşılayan gençlerle fotografcılara poz verdi gülümsedi tüylerimin diken diken oldugunu hissettim ...başbakanın pakistanı seçmesi yine tesadüfi degildi batı demokrasili ülkelerde belliki protestolar ve dikenlerle yumurtalarla karşılanacaktı...beklenilen empati ve birazda halkın sesine kulak vermesi...
25 Aralık 2013 Çarşamba
24 Aralık 2013 Salı
ingiliz casusu lawrence ve çöl kraliçesi
İngilizler dünyada mevcut ilk sanayi toplumudur. rönacence sonrası yaptıkları bir sürü teknik sanayi buluşları ile süratle fabrikalarını kurmuş akarsulardan ve buhar gücünden yararlanarak buyük gemiler imal etmış transport içinde raylı sistemlerini kurmuş dünyaya hakim olmuşlardır. amerikanın özellikle kuzeyi onların avusturalya, hindistan ve sayısız diger bir sürü ülke onlarındır hatta güney afrika hollandalıların keza endonezya onların yine afrikada müstemlekeleri vardır hollandalıların . ispayollar ve portekizlerde 14. 15. asırların bir sürü denizci kaşif yetiştirmiş denizci ülkeleridir bilhassa güney ve orta amerikada etkin ve sömürgeci ülkelerdir . fransızlar kanada ve afrikada sömürgecidir. sanayileşme sonucu donanımlı hale gelen bu ülkeler top tüfek ve muntazam orduları ile dünyayı paylaşıp bölüştüler bu durum 1950 li yıllara kadar böyle devam etti durdu. ama kültür hegomanyaları asla son bulmadı . agır sanayini gecikerek saglayan almanya diger ülkelerin menfaatlerine dokununca 2 dünya savaşı yüz milyona yakın insanın hayatına mal oldu. osmanlı imparatorlugunun gerileme döneminde çöl kraliçesi adı verilen gertrud Bell ve daha sonra gönderilen lawrence çok iyi arapca biliyorlardı diger yöresel lisanlarıda bunlar osmanlının orta dogudaki topraklarının demografik yapısını adım adım ülkeyi dolaşarak çıkardılar ve halkları ermeniler araplar organize ettiler . irakta sudiarabistanda zengin petrol yatakları öncelikle ingilizlerin dikkatini çekti . dünya politikalarına taa o zamandan beri yön verdiler. lawrence in cidde de kaldıgı ev müze haline getirildi ve girişe osmanlıya karşı verilen mücadelede bizi organize edennin anısına diye minnet duyguları dile getirdi . avrupa ve amerika misyonerler göndererek okullar bile açtı .taa harput ta bile. keza kayseri tarsusta amerikan kolejleri vardı çok başarılı öigrencileri mezun verdi . islam ın hakim oldugu yerlerde bilhassa türkiyede hiristiyanlaşmada bir ilerleme saglayamayınca da bu okullar tek tek kapanmaya başladı...
21 Aralık 2013 Cumartesi
lockerbie uçak kazası 1988
bundan 25 yıl önce İskoçya semalarında lockerbie üzerinde uçan PANAM Amerikan uçagı bir patlama ile düştü ve 270 kişi hayatını kaybetti uçağı gaddafinin adamlarının düşürdüğü anlaşıldı tutuklanarak cezvine konuldular . her ne kadar failler hapiste desekte açıklanamayan bir sürü soru cevabınıda bulamadı . bundan 3 sene evvelde Libya lideri gaddafi yol altında bir mazgalda ölü olarak ele geçirildi . petrolün olduğu her yerde huzursuzluk var. rahmetli iran şahıda petrol yüzünden devrildi . bir konuşmasında iyi ki türkiyede petrol yok onun için rahatsınız diştan müdahaleler bizim ülkeleri çok yıpratıyor demişti . ama biz gelelim PANAM uçağına ve de diğer tüm uçak saldırılarına hangi vicdan hangi inanç suçsuz kusursuz hava yolu ile seyahat eden insanları öldürmeye izin verir . bunları yapanlar beyni yıkanmış böylece kolayca cennete gideceğine inanan fanatiklerdir . bir de bakıyorsunuz genç bir kız veya genç bir erkek vucuduna yerleştirdiği dinamitlerle kendini de havaya uçurarak paramparça ederken bir sürü suçsuz ve günahsız insanı da telef ediyor bu tür beyin yıkanmaları da hep nedense bizim coğrafyada oluyor . bu genç beyinlere insafsız agabeylerin etkisiyle konan bir ipotektir .madem bu dünyada sürünüyorsun yap şu işi gideceğin yer hemen cennettir vaadine çoğu pek de genç coşkulu psişik olarak yatkın gençler inanıyorlar...
20 Aralık 2013 Cuma
putin in yanlızlıgı
rusya federasyonu bolşevik ihtilali ile çok genişlemiş polonya çekoslavakya yogoslavya dan taa koreye japon denizine kuzey buz denizinden afganistana kadar hudutlarını genişletmişti .neredeyse 30 milyon km. karelik tüm yer altı ve yer üstü zenginlikleri olan kos koc bir devdi . bünyesinde sayısız diller konuşulur neredeyse türkiye nin 40misli alanı olan büyük bir ülke .dünyada demokrasi rüzgarlarının esmesi ve milliyetcı akımların başlaması ile bu koca çarkı çalıştırmak çokta zorlaştı Afganistan ve Çeçenistan gibi islamın yaşandığı ülkelerde insan haklarına yapılan silahlı müdahaleler ve can kayıpları yanında iç barışıda bozacak terrorist vari girişimlerde yaşanan can kayıpları ve bu arada batının bu ülkeleremaddi manavi desteği ve de içten gelen vatandaşın sulh talepleri bu koca ülkeyi fazlada kan dökülmeden parçaladı. ülkeler hürriyetlerini kazanarak rusyadan koptular ukranya Macaristan azerbeycan kazakıstan vs gibi ... bu ayrılan ülkelerde ama rus kültür hegomanyası devam etti . putin batıya göz kırpan ukranyaya 25 milyar dolar kredi açtı onlara dünya fiyatının çok altında da doğal gaz verecek . yeterki Avrupa birliğine dahil olmayın diye.şubatta SOTSCHİ de kış olimpiyakları yapılacak başkan putin dünya liderlerinin katılımlarını çok istiyor. her büyük lider gibi oda kendini çok yalnız hissediyor . obama ve gauch insan hakları konusunda putinin çok acımasız olduğunu düşünüyorlar . insan haklarına saygı gösterilmez ise olimpiyatlara katılmayacaklarını dile getirdiler . salt bu yüzden putin 10 yıldır hapiste tuttuğu milyarder chodarkowski yi salıverdi . onun günahı rejim kritikeri olmasıydı . ve onu kendine rakip olarak görüyordu. iktidarda bulunan kritike gelemeyen liderler zamanla polisiye tedbirlerle iktidarda kalmak için sınırları zorluyorlar erk bende kalsın istiyor ve diktatörleşiyorlar...bunun agır bedelinide siyasi rakipler ve gariban halk ödüyor... bir hiç veya varsayımdan hareketle hakınızda duyum ve şikayet var diye yıllarca hapislerde çürüyorlar... geri kalmış ülkelerde iktidarlar devirdikleri rakiplerden hep intikam alıyorlar...bakınız bize...
şeytan taşlama
akıl hastanesinde müdür yanar döner sert mizaçlı ve rüşvetede yatkın biri imiş pek de sevilmezmiş. bir gün tüm delileri bahçede toplamış sizleri bu gün hacı yapacağım.hepiniz hacı olacaksınız demiş . deliler çok sevinmişler hadi hep beraber hastanenin etrafında dönün buna tavaf derler durmadan döneceksiniz der tüm deliler çok sevinçli taa mekkeye gitmeden kolayca hacı olacaklar.ama aniden ortam gerilir delilerden birinin daha evvelden topladığı taşları müdürün odasına doğru döndükleri yerde fırlatmaya fora etmeye başlarlar.müdürün kafası gözü kan içindedir pencereyi açarak bağırır delirdiniz mi siz ne yaptığınızı sanıyorsunuz diye sorar deliler hep bir ağızdan enerjik bir şekilde şeytan taşlıyoruz diye cevap verir dönmeyede devam ederler ...kıssadan hisse ;şeytanlar hep taşlanır müdür olsalar bile...
19 Aralık 2013 Perşembe
tokyo valisi
ülkemiz yolsuzluklar rüşvet kaçakçılıkla çalkalanıyor. 3 bakanın oglu halk bankası genel müdürü ve Azeri iş adamının yolsuzlukları gündemimizi oluşturuyor her ne kadar isimleri geçen bakanlar sn başbakanım istifa edip elinizi rahatlatalım demişlersede başbakan arkadaşlarını genelde yem ettirmez.önümüzdeki günlerde gelişmeler inşallah deniz feneri vari dag fare doğurmaz.hep birlikte göreceğiz...
bu arada TOKYO BELEDİYE BAŞKANI 480.000 DOLAR ÖZEL HASTANE İŞLETEN BİR FİRMADAN PİYASA ŞARTLARINDA KREDİ ALMIŞ VE HASTANEYE DE BİR KIYAK GEÇMEMİŞ İSMİM POLİTİKAC OLARAK TARTIŞILIYOR DİYEREK istifa eder ve japon halkından özür diler. işte gerçek demokrasilerde şık olarak yapılan yapılacak olanda budur . aynı belediye başkanı olimpiyatların tokyoda yapılması için büyük gayret gösterdi ve tokyo nun kazanmasını sağlamıştı aday şehirlerin yarışmasında istanbula da atıfta bulunarak islam ülkeleri kargaşa içindedir ve geri kalmıştır. onların tek ortak yanları Allahlarıdır. bu ülkelerde toplumsal sınıflar cemaatler vardır demişti. sonunda İstanbul elenmişti. valide seçim sonu islam aleminden özür dilemişti .
bu arada TOKYO BELEDİYE BAŞKANI 480.000 DOLAR ÖZEL HASTANE İŞLETEN BİR FİRMADAN PİYASA ŞARTLARINDA KREDİ ALMIŞ VE HASTANEYE DE BİR KIYAK GEÇMEMİŞ İSMİM POLİTİKAC OLARAK TARTIŞILIYOR DİYEREK istifa eder ve japon halkından özür diler. işte gerçek demokrasilerde şık olarak yapılan yapılacak olanda budur . aynı belediye başkanı olimpiyatların tokyoda yapılması için büyük gayret gösterdi ve tokyo nun kazanmasını sağlamıştı aday şehirlerin yarışmasında istanbula da atıfta bulunarak islam ülkeleri kargaşa içindedir ve geri kalmıştır. onların tek ortak yanları Allahlarıdır. bu ülkelerde toplumsal sınıflar cemaatler vardır demişti. sonunda İstanbul elenmişti. valide seçim sonu islam aleminden özür dilemişti .
18 Aralık 2013 Çarşamba
bok böcegi
affedersiniz ama bugünkü başlık pek estetik ve şık değil bilincindeyim .daha yumuşak bir başlık polayı sulandırmak olurdu pardon .
hali vakti yerinde ileri yaşlarda tuzu kuru aristokrat bir bey villasının bahçesinde sezlogta otururken elde bir viski bardagı arasıra yudumlar çayır çiçekler kuşlar herşey harika görünür sıhhatide maşallah turp gibi yerindedir.tam huzur içindeyken böyle çayırda bir bok böceği görür böcek çayırdaki bokları durmadan yuvarlıyor ve top şekli veriyor bu işide durm içi kabarsadaadan yapıyor ne hikmetse...derken bizim aristokrat yarabbi herşeyi ne güzel yaratmışın ama bu böcek de ne işe yararki diye söylenir.
aradan bir kaç ay geçer bizim tuzu kuru amansız bir hastalığa yakalanır meşhur ,isim sahibi tüm hekimleri ziyaret eder hastalığına bir çare bulunmaz derken bir ocak ismi verirler çaresiz gider adam derki bu çok seyrek görülen bir hastalık sen bok böceğinin yuvarladığı boktan günde 3 kez üçer tane 40 gün boyunca yemelisin der. çaresiz bir halde denen şeyi yapar sağlığına da kavuşur.
bir gün yaz ortasında büyük okyanusta kruze seyahatine çıkar.herşey gönlüncedir güvertede şezlonga kurulur kadehteki şarabı çekmektedir hülyalara dalar deniz mavi gök masmavi gökte beyaz martılar ama çarşaf gibi olan deniz aniden patlar. dev dalgalar oluşur. titanic faciası atmosferi tüm yolcuları sarar panikletir herkez korku içindedir . herkez saga sola savrulurken biri yavvv bu ne sakinklik sende gemi batıyor sen istifini bozmuyorsun der.
bizim tuzu kuru bir kere hikmetinden sual olunmaz ama şu bok böceğini neden yarattın ki diye soracak oldum günde 3 kez kırk gün boyunca bok yedim .onun için şimdilerde onun işine hiç karışmıyorum . isterse batırır isterse yüzdürür sende bana kalırsa yaradanın işine hiç karışma daha iyi edersin der. keyfine devam eder. tevekküldür artık...kaderine hep boyun eger...
hali vakti yerinde ileri yaşlarda tuzu kuru aristokrat bir bey villasının bahçesinde sezlogta otururken elde bir viski bardagı arasıra yudumlar çayır çiçekler kuşlar herşey harika görünür sıhhatide maşallah turp gibi yerindedir.tam huzur içindeyken böyle çayırda bir bok böceği görür böcek çayırdaki bokları durmadan yuvarlıyor ve top şekli veriyor bu işide durm içi kabarsadaadan yapıyor ne hikmetse...derken bizim aristokrat yarabbi herşeyi ne güzel yaratmışın ama bu böcek de ne işe yararki diye söylenir.
aradan bir kaç ay geçer bizim tuzu kuru amansız bir hastalığa yakalanır meşhur ,isim sahibi tüm hekimleri ziyaret eder hastalığına bir çare bulunmaz derken bir ocak ismi verirler çaresiz gider adam derki bu çok seyrek görülen bir hastalık sen bok böceğinin yuvarladığı boktan günde 3 kez üçer tane 40 gün boyunca yemelisin der. çaresiz bir halde denen şeyi yapar sağlığına da kavuşur.
bir gün yaz ortasında büyük okyanusta kruze seyahatine çıkar.herşey gönlüncedir güvertede şezlonga kurulur kadehteki şarabı çekmektedir hülyalara dalar deniz mavi gök masmavi gökte beyaz martılar ama çarşaf gibi olan deniz aniden patlar. dev dalgalar oluşur. titanic faciası atmosferi tüm yolcuları sarar panikletir herkez korku içindedir . herkez saga sola savrulurken biri yavvv bu ne sakinklik sende gemi batıyor sen istifini bozmuyorsun der.
bizim tuzu kuru bir kere hikmetinden sual olunmaz ama şu bok böceğini neden yarattın ki diye soracak oldum günde 3 kez kırk gün boyunca bok yedim .onun için şimdilerde onun işine hiç karışmıyorum . isterse batırır isterse yüzdürür sende bana kalırsa yaradanın işine hiç karışma daha iyi edersin der. keyfine devam eder. tevekküldür artık...kaderine hep boyun eger...
köpek ve ford 1.7
yıllar önce aileden herkezin direksiyon tecrübesi artsın diye özellikle uzun yolda herkeze fırsat vermek istedim . ve buna mersin yolculuğumuzla başladım . 80 li yıllarda ülkemizde yollar henüz böyle değildi tek yol üzerinde gidilir ve gelinirdi gidiş geliş yolları ayrılmamıştı . kafa kafaya çerpışmalar çok yaşanır heptende ölümcül olurdu kazalar . bu tür ilkel yollarda şöförlerin çok ama çok tecrübeli olması gerekirdi işte bu kapsamda bende sabahın dördünde necmiyeyi direksiyona oturttum ben önde çocuklar arkada sabah serinliğinde yola revan olduk.dikkatli bir vaziyette incesuyu geçtik höyüke doğru düz yolda sanki tarla ortasında gidiyormuş gibi yolumuzda giderken işte ne olduysa o anda oldu...yol kenarında tarlada keven ve kuru otları yiyerek yeyılan koyun sürüsünden bir kurt köpeği bizim araca şöför yanından havlayarak ama çok enerjikte koşarak ağzından salyalarda akarak saldırıya geçer bir hava verdi . kaptanımız necmiye hanım direksiyonda dalmış belkide uyuyordu sabahın bu alaca karanlığında. aniden peydah olan bu koca köpek ısırmasın diye saga aniden aracı direksiyonu kırarak yönlendirdi biz yoldan çıkmıştık tarlanı içine doğru son sürat daldık sanki uçak inmişti herşey çok süratli, gelişmişti . necmiye hanım aracın kapılar ve camlar tamamen kapalı oldugu halde büzülmüş elleri ile köpeğe hoşşşt hoşşşt diye bağırırken ben sag dizini daha doğrusu ayağını gaz pedalından uzaklaştırdım. direksiyonu bir saga bir sola yumuşak tarla toprağında çeviriyor güçlü ve oturaklı ford granada sanki çılgınca dans ediyordu derken yavaşladık araçtan şok içinde hepimiz indiğimizde hiçbir şey olmadan kazayı böyle ucuz atlattığımıza şükürler ettik . mola yerinde araç tekerlerine baktığımda asfat taşlarının cant ile lastik arasına sıkıştıklarını gördüm . ford yerinde küçük bir araç olsaydı yol kenarında hendek vari çukurlar vede refüj olsaydı kesin birkaç takla atmış belkide sabahın bu şafak saatinde telef olmuştuk...tecrübe edinme uğruna...
17 Aralık 2013 Salı
kayseri fıkrası
Kayserili hacı baba hastalanır yaşlıdır yatakta yatması gerekir .ishali bulantısı kusması dermansızlık ve iştahsızlığı vardır. inler vaziyette yatarken hanım nerdesin ? diye seslenir. hanımı burdayım buyur bey der.
oğlum Mehmet sen nerdesin diye sorar Mehmet buyur baba emret burdayım diye cevap verir .
tatlı yavrum hatçe sen nerdesin diye sorar kızıda buyur baba burdayım diye seslenince hacı baba sinirlerin allah hepinizin belasını versin .hep burdasınızda dükkanı kim açacak diye köpürür...
işte Kayserili budur çok hastada olsa o dükkanının başında işinin başındadır .eskilerde sabah namazı dükkanını açan dünkan komşuları ile muhabbet eden kişiler çok azaldı .bilişim çağında dükkan sahipleride işe geç gelmeye başladılar. komşular arasında çok samimi müthiş dostluklar vardı onlar bağından bahçesinden topladıgı içlerine sinmeyecek ne bulurlarsa elma armut kuru üzüm komşularına sunarlar karşılıklı olarak ürünlerini becayiş ederlerdi . zaman zaman ögle yemekleri güveç vs bilhassa yaz günleri fırında pişer hep beraberce neşe içinde şakalaşarak ta yenirdi. dükkan komşuları arasında maddi dayanışma bu münasebetlerde ayrı müstesna bir yer tutardı...komşular çoğu kere birbirlerinin kankasıydı bugünkü ifadeyle. bilmem günümüz alış veriş merkezlerinde bu ambiyansı yakalamak mümkün olurmu.???
oğlum Mehmet sen nerdesin diye sorar Mehmet buyur baba emret burdayım diye cevap verir .
tatlı yavrum hatçe sen nerdesin diye sorar kızıda buyur baba burdayım diye seslenince hacı baba sinirlerin allah hepinizin belasını versin .hep burdasınızda dükkanı kim açacak diye köpürür...
işte Kayserili budur çok hastada olsa o dükkanının başında işinin başındadır .eskilerde sabah namazı dükkanını açan dünkan komşuları ile muhabbet eden kişiler çok azaldı .bilişim çağında dükkan sahipleride işe geç gelmeye başladılar. komşular arasında çok samimi müthiş dostluklar vardı onlar bağından bahçesinden topladıgı içlerine sinmeyecek ne bulurlarsa elma armut kuru üzüm komşularına sunarlar karşılıklı olarak ürünlerini becayiş ederlerdi . zaman zaman ögle yemekleri güveç vs bilhassa yaz günleri fırında pişer hep beraberce neşe içinde şakalaşarak ta yenirdi. dükkan komşuları arasında maddi dayanışma bu münasebetlerde ayrı müstesna bir yer tutardı...komşular çoğu kere birbirlerinin kankasıydı bugünkü ifadeyle. bilmem günümüz alış veriş merkezlerinde bu ambiyansı yakalamak mümkün olurmu.???
dr. rafet efe
sevgili meslektaşım dr. rafet efe benim çok sevdigim saygı duyduğum bir arkadaşımdı. onu yıllar önce tanıdım.ama yakinen tanımam.haziran 2012 de erciyes merkez hastanesinde görev almam ile oldu . neredeyse hergün ameliyartlar yapar burada konuşur dertleşir şakalaşır sevişirdik . kendisi aslen şefahatli den .yıllar önce kayseriye gelmiş orta ve lise eğitimini burada almış fakülteyide bitirince almanyaya gitmiş anestezi uzmanı olarak ülkesine geri dönmüş.fakültede vs de çalıştıktan sonrada erciyes grubuna dahil olmuş .işini iyi yapan dikkatli babacan biri idi . türk sanat müziğine bilhakkın vakıftı ve güzel ut çalardı tüm makamları bilir dede efendi den zeki mürene kadar tüm bestekar ve bestelerini bilirdi . aslan gibi boylu boslu sportmen bir yapısı vardı.sihhatine dikkat eder ali dağına tırmanır bana da hep koçum derdi . hafif bir hipertansiyonu vardı ve kontrol altındaydı. ramazanda ögle yemeğine çıkarken ben iftara çıkıyorum der bir de bana göz atardı .45 gün kadar önce aniden yanlızken düşer koma vaziyetinde gecikerek üniversite hastanesine götürürler beyinden ameliyat olur .2. gün çekilen MR da controlateral bir beyin kanaması daha tesbit ederler. yine ameliyata alırlar .prognose kötüdür o günden beri bu kıymetli hekim ve dost solunum cihazına bağlı komada yatıyor . hepimiz ani gelişen bu trajik olaydan çok ama çok etkilendik .işte hayat buydu ve dünyada dönmeye devam ediyordu...hiçbir şey için üzülmeye dertlenmeyede değmezdi...
15 Aralık 2013 Pazar
kayseriyi neden sevmedim...
ülkemizde şehirlerimizi gezerek bir kaç gün kalan ve şehri tüm ülkeye tanıtan köşe yazarları tv programları yapan gruplar var.bunlardan biri antebin modern muhafazakar yapısını dile getirince reaksiyonla karşılaşır o şehirde . zira modern muhafazakarlar eleştirilere gelemezler bunları karalama kampanyaları olarak görürler.
işte bu köşe yazarıda kayseride gördüklerini ve yaşadıklarını köşesine taşır;
bir öyle vakti misafir grubun karnı acıkmıştır.çevredeki insanlara sorarlar buraya has mantıyı en iyi nerede yiyebiliriz diye herkez agız birliği etmişçesine kaşıklayı tarif ederler. restorana girdiklerinde kendilerini çıragan sarayı dekorunda bulurlar kırmızı yüksek sırtlı koltuklar azametli avizeler vs. garsonlar ordusu bastırır hemen suyu bardaklara bora ederken ayran mı kola mı diyede sorarlar. yazar köşesinde yazıyor;yiyecegimiz nihayetinde sarımsaklı bir kayseri mantısı sanayileşmiş bir mutfaktan yapılan bu servis dekor ile zinhar uyumsuz diye... geniş cadde ve güzel bir kaç parkla özel bir ambiansın bu şehirde kaybedilmiş olduğunu vurguluyor.yürünecek bir sivas caddesi vardı bu şehirde oda geçen tranvayla rahmete kavuştu diyor .kapalı çarşının otamatik kapılarından uyumsuzluktan söz ediyor biz otantik bir ortamda sadece pastırma satın almak istemiştik diyor. hava alanına inen turistler kayseriyi by pas ederek kapadokyaya gidiyor . turist sayısı oldukça azalmış vaziyette . modern muhafazakarlık başını almış gidiyor tutmak frenlemek zor siyasi iktidarın konsepti bu. sehrin 5 yıldızlı otelinin sahipleri yabancı ortağımızı ikna ettik . artık içki vermiyecegiz diye öğünerek basın toplantısı düzenliyor...yıllar önce şehri tanıtım amaçlı kale duvarına Bizans bayrağı asılmıştı da yer yerinden oynamıştı...işte modern muhafazakârlığın yaptıkları.degişime kapalılık bu.yerinde saymak buna denir...sonrada dayatacaksın köln katedralinin tam karşısına daha görkemli cami yapacağım diye...hoşgörü ve tolerans sır kelime olsa gerek...neredeeee...
işte bu köşe yazarıda kayseride gördüklerini ve yaşadıklarını köşesine taşır;
bir öyle vakti misafir grubun karnı acıkmıştır.çevredeki insanlara sorarlar buraya has mantıyı en iyi nerede yiyebiliriz diye herkez agız birliği etmişçesine kaşıklayı tarif ederler. restorana girdiklerinde kendilerini çıragan sarayı dekorunda bulurlar kırmızı yüksek sırtlı koltuklar azametli avizeler vs. garsonlar ordusu bastırır hemen suyu bardaklara bora ederken ayran mı kola mı diyede sorarlar. yazar köşesinde yazıyor;yiyecegimiz nihayetinde sarımsaklı bir kayseri mantısı sanayileşmiş bir mutfaktan yapılan bu servis dekor ile zinhar uyumsuz diye... geniş cadde ve güzel bir kaç parkla özel bir ambiansın bu şehirde kaybedilmiş olduğunu vurguluyor.yürünecek bir sivas caddesi vardı bu şehirde oda geçen tranvayla rahmete kavuştu diyor .kapalı çarşının otamatik kapılarından uyumsuzluktan söz ediyor biz otantik bir ortamda sadece pastırma satın almak istemiştik diyor. hava alanına inen turistler kayseriyi by pas ederek kapadokyaya gidiyor . turist sayısı oldukça azalmış vaziyette . modern muhafazakarlık başını almış gidiyor tutmak frenlemek zor siyasi iktidarın konsepti bu. sehrin 5 yıldızlı otelinin sahipleri yabancı ortağımızı ikna ettik . artık içki vermiyecegiz diye öğünerek basın toplantısı düzenliyor...yıllar önce şehri tanıtım amaçlı kale duvarına Bizans bayrağı asılmıştı da yer yerinden oynamıştı...işte modern muhafazakârlığın yaptıkları.degişime kapalılık bu.yerinde saymak buna denir...sonrada dayatacaksın köln katedralinin tam karşısına daha görkemli cami yapacağım diye...hoşgörü ve tolerans sır kelime olsa gerek...neredeeee...
14 Aralık 2013 Cumartesi
kartopu sonu ölüm...
bu günlerde anadoluda İstanbul dan başlayarak gelen yoğun kar yağışı ve kış şartları var. sıcak geçen bir yaz sonrası herkez bilhassa çocuklar karı kış şartlarını çok özlediler.istanbulda da karın hazzına varmak isteyen çocuklar kar topuna tutuşurlar .10 -12 yaşlarında bir erkek çocuğunun attığı kartopu bir taxi ye çarpar şöfor sinirlenir ve çocugu kovalamaya başlar çocuk trakyadan gelen İstanbul otobanına atlar. süratle gelen bir aracın altında kalır parçalanarak can verir. böyle sürat yapılan yollarda insan sürati asla hafife almamalı . yine yıllar önce Hisarcık yolunda yukardan aşağıya süratle seyreden bir aracın altında kalmıştı arkadaşımız avukat adem yozgatlıgil . minareci camiinden pazar günü öğleyin çıkmış karşıda bekleyen kayın biraderi diş doktoru arif tülücenin arabasına geçerken parçalanarak can vermişti bir taksininaltında. ne kadar üzülmüştük kendisi ince uzun boylu ve atletik yapıdaydı onun böyle bir kazaya kurban olacağı kimsenin aklından bile geçmezdi . allah rahmet eylesin ...sürat ...sürat...
türk poliside çok telef verir suçlu yakalamada sürat yaparken... keza türk ambulanslarıda basit bir yaralıyı bile telaşla taşırken sürat yapar ve bir kaç kişinin bile telefine sebeb olur . bunlar gaztelerin 3. sayfalarını dolduran bize mahsus traji komik olaylardır . no sürat...diyelim ve bağlayalım .
türk poliside çok telef verir suçlu yakalamada sürat yaparken... keza türk ambulanslarıda basit bir yaralıyı bile telaşla taşırken sürat yapar ve bir kaç kişinin bile telefine sebeb olur . bunlar gaztelerin 3. sayfalarını dolduran bize mahsus traji komik olaylardır . no sürat...diyelim ve bağlayalım .
13 Aralık 2013 Cuma
gözden düşme yoksa...
kuzey korede babadan oğula geçen bir diktatörlük var. şimdiki diktatör kim jong un ülkesinde herşey göstermelik güzel .askerlik yapanlar çok iyi bilir birliklerde teftiş olacağı zaman herşey pırıl pırıl yapılır herşey bu birlikte mükemmel organizedir. birlik beraberlik vardır temiz ve hijyeniktir üstelikte çok verimli çalışılır burada diye aylar hatta haftalar önce göstermelik uygulamalar , makyajlar hazırlıklar yapılır . görünen şeylerin gerçekleri hiç yansıtmadığı teftiş yapanlarcada bilinir ama teftiş sonu ast ta üstte bu durumdan memnundur . misal verecek olursak yemekhanelerde kolalı beyaz peçeteler konur halbuki asker ocağında kâğıt peçeteyi bile bulamazsınız...işte demokrasinin hiç olmadığı dikta rejimlerde herkezin kaderi diktayı elinde tutan bir kaç kişinin dudaklarının arasındadır .şu veya bu şekilde gözden düşünce askeri duruşmalarla bir gerekçe bulunarak mesala vatana ihanetten karar verilir hemen idam edilir. şebekenin içinde olmak biat etmek ve kimseye grupta ters düşmemek gerekir . yukarda bahsettigim diktatör de şu veya bu sebeble öz amcasını mevkiden düşürmüş ve sallandırmıştır . insan onuruna yakışanda ileri demokratik bir rejimdir.ülkemizde maalesef bu rejim zaman zaman her kademede teklemektedir bu yuvadan başlayarak hükümet kademelerinde iş ortamında da böyledir şeffaflık öncelikli gereksinimizdir...adalet herkeze birinci derecede gereklidir...yoksa kelleler beşe gider...
12 Aralık 2013 Perşembe
klasik ameliyatlar
tıpta hergün bir değişiklik hergün yeni bir teknolojik uygulama çok yaygınlaştı . eskilerde çok sancılı olan böbrek ve üreter taşları mutlaka cerrahi girişimlerle çıkartılır ameliyat edilirdi hastalar . günümüzde ultraschall ile taşkırma endoskopik yöntemlerle üreterden taş kırıp alma yaygın olarak uygulanan yöntemlerdir. keza dacriocystitisin klasik toti yöntemi ile ameliyatları şimdilerde multidiot laser veya endonasal yolla rhinostomie şeklinde yapılıyor. cerrahi disiplinlerin beraber çalışmaları ön plana çıkıyor . laserde dıştan bir kesinin olmaması bir avantaj .ama stenoz gelişirse endonasal girişim her zaman obsiyon olarak mevcut. düşünceler masaya yayılacak ve en ideal yöntemi seçeceğiz..keza bizim dalımızdada eskilerde radikal op ler kulaklarda çok yaygındı şimdi enaural yolla daha az traumatize ederek retrograd yaklaşıyorum hastaya bu tür yaklaşım ön plana çıktı .op boşluğunun bakımı daha da kolaylaştı. klasik yöntemlerde degişime uyum ve adaptasyon daha iyi sonuşlar verir oldu...
10 Aralık 2013 Salı
balbay
izmir millet vekili gazeteci mustafa Balbay Ergenekon hareketinin içinde bulundu diye savcılarca tutuklandı tam 4 yıl 277 gün çocuklarından eşinden ayrı hapishanede kaldı. benimde 1963 senesinde harbiyede sıkı yönetimce3 gün tutukluluğum var. insan bizim gibi ülkelerde bir içere düşerse dışarı çıkması sarktıkça sarkabiliyor . kim nasıl ve neyle bu tutukluluğu tazmin edecek edebilecekler mi meçhul ...bence adalet ülkemizde olmadığı gibi hukukta çok yavaş sonuca varıyor .BU BİLGİSAYAR ARENASINDA HERŞEYİN DAHADA SÜRATLİ SEYRETMESİNİ DİLERDİM . BALBAYA SORUYORLAR ÇIKAR ÇIKMAZ NE YAPACAKSINIZ DİYE CEVABI ÇOK NET KIZIMIN ELİNDEN TUTARAK OKULA GÖTÜRECEGİM DİYOR. arkasındanda çalıştığı gazeteyi cumhuriyeti ziyaret edecekmiş.bilahare de mecliste yemin edecek . ve ilave ediyor açın hapishane kapılarını diyor.ne kadar suçsuz günahsız kalifiye elaman kişi var hapishanelerimizde .11 yıldır iktidarda olan parti geçmiş ile hesplaşıyor ve intikam alıyor...sanatçılar rengini belli eden kritikerler subaylar gazeteciler düşünürler içerde değillerse bile çok süratli içeri tıkılabilirler . iktidarı tenkit eden bu kesim tüm maddi damarlarındanda kesilip hadım ve bücür bırakılıyorlar.el insaf yeterki iktidarımız devam etsin ...hangi vicdana sığar bu uygulama .elimizi vicdana koyarak hareket etmemiz lazım . Nelson mandela öldü 95 yaşındaydı 27 yıl ırkclık ayrımcılık mücadelesi vermiş .ködeste yatmış iktidara geldiğinde asla intikam peşinde koşmamış herkesimi kucaklayıcı olmuş insanları yücelten erdemde işte bu.hoşgörmek ve affetmek...
6 Aralık 2013 Cuma
uniforma
kurtuluş savaşı öncesi samsuna ayak basan Atatürk ve arkadaşları sivas kongre sonrası erzuruma geçerler. buradaki toplantı daha geniş kapsamlı olacak misaki milli, sınırları çizilecektir. toplantının yapılacağı mekana Atatürk üniforması ıle girmeden eşraftan biri sayın paşam burada sivil bir toplantı yapacağız sizin paşa üniformanız toplantıya katılanları etki altına alır .mümkünse lütfen sivil bir kıyafetle toplantıya katılın daha uygun olur der Atatürk mesajı almıştır derhal arkasındaki paşa üniformasını çıkarır ve sivil bir takım ile Erzurum kongre toplantısına katılır.
2013 mahalli seçimleri mart 2014 de yapılacak. 3 dönem milletvekilliği yapan kişiler prensip kararı almıştı ak parti taa başında yeniden milletvekili olamıyacaklar diye. bu yüzden bazı bakanlara yerel seçimlerde özellikle büyük şehirlere başkan olma kıyağı geçildi . bu bakanlara diğer kamu görevlileri gibi istifa mecburiyetide getirilmedi . bunlar istifa etmeden devletin tüm imkanlarını kullanarak haksız bir rekabet ile seçimlere katılacaklar ve de seçilecekler...bunlardan biride Fatma şahin aile bakanı g. antepten aday gösterildi . eski başkan dr .güzelbey 2 dönem den fazla başkanlık yapmayacağım diye kendiliğinden aday olmadı .ve f. şahinin donanımlı olduğunu bu işi kendinden daha iyi yapacağına inandığını dile getirdi.erdem gösterdi...
2013 mahalli seçimleri mart 2014 de yapılacak. 3 dönem milletvekilliği yapan kişiler prensip kararı almıştı ak parti taa başında yeniden milletvekili olamıyacaklar diye. bu yüzden bazı bakanlara yerel seçimlerde özellikle büyük şehirlere başkan olma kıyağı geçildi . bu bakanlara diğer kamu görevlileri gibi istifa mecburiyetide getirilmedi . bunlar istifa etmeden devletin tüm imkanlarını kullanarak haksız bir rekabet ile seçimlere katılacaklar ve de seçilecekler...bunlardan biride Fatma şahin aile bakanı g. antepten aday gösterildi . eski başkan dr .güzelbey 2 dönem den fazla başkanlık yapmayacağım diye kendiliğinden aday olmadı .ve f. şahinin donanımlı olduğunu bu işi kendinden daha iyi yapacağına inandığını dile getirdi.erdem gösterdi...
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)