bir gün ben ve cennetin genel müdürü mustafa nadas 190 Mercedes ile ki o yıllarda klasesinde en güzel arabalardan biri idi ve dizeldi gök mavisi tatlı bir rengi vardı.çok kişi dönüp dönüp hayranlıkla arabayı süzerdi . yoldayız antalyaya gidiyoruz amaç bayii ağını genişletmek ve bölge bayi açılışına katılmak .ispartayı geçince Toroslar nemli akdeniz havasına geçit verir ve coğrafya gittikçe yeşerir güzelleşir . yorulmuştuk kısa bir mola verelim orman içinde çam ağaçlarının yoğun olduğu alanda istedik. tam araçtan indiğimizde ak uzun sakalı olan nur yüzlü bir köylüye rastladık. bedenen çalıştığı kesin olan sıhhatli bir ihtiyardı.dal gibiydi ileri yaşına ragmen eşeğinin yularından tutmuş binmemişti bile bize doğru geliyordu. tablo büyük şehir yaşantısından sıkılmış metroseksüellerin kıskandığı huzur veren bakir bir anadolu tablosu idi .spantone bir şekilde ihtiyara baba al şu arabanın anahtarını bir tur at etrafta ama bana da eşeğini ver bende onunla bir dolaşayım dedim . ihtiyar istediğin kadar karakocana binebilirsin ama ben araba kullanamam dedi. bende hiç olmazsa arabanın içinde otur sana bir İbrahim Tatlıses CDsi koyayım dinlersin dediğimde itiraz etmedi mustafa nadas hem müzik yapıyor hemde köylü ile sohbet ederken ben eşekle tıki da tak tura başladım iştahlı idi eşek canı da koşmak istiyordu anla<şılan efendiside bugün ona binmemiş yormamıştı ben dört nala geri dönerken ihtiyar delikanlı arabadan inmiş çiftetelli müziğe eşlik ederek kendinden beklenemeyecek tarzda hoş bir stille fırıl fırıl dönüp çifte telli fındık kırıyordu . haydi beyler diyede bizleri çifte telliye zorluyordu . kendini zor ikna ettik müziği kestik adam bize neredeyse ambargo koymuştu zor kaçtık elinden .müzik çok sarmıştı onu yahu daha yenide başlamıştık bunlar tam benim havalarımdı oynamayada yeni başlamıştık diye ha bre söyleniyordu biz gaz verip giderken bu neşeli adamın müziksiz oynamaya devam ettiğini dikiz aynasından imrenerek izledim ne hayat dolu bir insandı yaşlı amcam..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder